Türkiye'den Almanya'ya göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Dr. Gürsoy, on yılı aşkın süredir yapay kalp üzerine araştırmalarda yer alıyor ve onlara öncülük ediyor.
Dr. Gürsoy BBC Türkçe’ye, tıpta en önemli alanların başında gelen kalp cerrahisinde başarılı ve güçlü bir kadın olarak var olma hikayesini anlattı.
'Hırslı değilim, çalışırsan başarırsın'
Sizi doktor olmaya ve kalp cerrahisine yönlendiren neydi?
Çocukluğumdan beri doktor olacağımı biliyordum. O zamanlarda çok Türk filmi izlerdim, Yeşilçam filmlerini. Orada görürdüm cerrahları. Ondan etkilenmedim değil. Ama bir taraftan da ben küçükken annem çok ameliyat geçirdi, hastanede yattı. Onunla ilgilenen başhekimleri gördüm. Annemi kurtardılar diye düşünüyordum. Cerrah olacağım o zamandan belliydi.
Tıp fakültesinde birinci sınıfta ameliyat izleme şansımız vardı. Bir tarafımda kalp ameliyatı bir tarafımda bağırsak ameliyatı vardı. Kalp ameliyatına aşık oldum diyebilirim. Çok sakindi, estetikti, kontrollüydü. Bunu yapmaya karar verdim. Doktoramı da o bölümde yapma şansı buldum.
Sonrasında doğrudan yapay kalp alanında mı çalışmaya başladınız?
Ben asistan doktor olarak 2003'te Almanya’nın en büyük hastanesinde çalışmaya başladım. Bad Oeynhausen diye küçük bir şehirdeydi ama hastane Avrupa’nın en büyüğüydü. Hocası da, Prof. Reiner Körfer, çok tanınmış ve başarılı biriydi.
Annem "Kızım batarsan büyük denizde bat" dedi, ben de gittim. Annemden uzak kaldım biraz ama bütün kalp nakil ameliyatları, yapay kalp ameliyatlarını orada tanıdım.
Önce kalp nakli bölümünde yedi, sekiz ay çalıştım ve sonra beni yapay kalp hastalarının yattığı bölüme verdiler. Orada hocalar beni ameliyatlara almaya başladılar.
2010 yılında yapay kalp araştırmalarına başladım. Çünkü o zamanki şefim bir yapay kalp üretmişti. Beni de yapay kalp araştırmalarına götürdü. Başka bir şehirde, üniversitede yapılıyordu o.
2010 yılından beri yapay kalple ilgili çalışıyorum. Tam yapay kalp ameliyatları yapıyorum. Bunlarla büyüdüm ve neredeyse 12 sene oldu.
"Avrupa’daki ilk yapay kalp nakli yapan kadın cerrah" haberlerini pek sevmiyorum ama bana ameliyat sırasında dediler, "Amerika’da bir kadın arkadaş yaptı ama Avrupa’da sen teksin."
"Öyle mi" dedim, bilmiyordum.
Ama bu işin çok öncesi ve çok sonrası var. Ben yapay kalp araştırmalarında hem insanlarda hem hayvanlarda çok tecrübeliyim. İş tecrübeye bakıyor.
Ben çok kişinin yapmadığı işlerle ilgilendim, buna şans da diyebiliriz. Hırslı biri değilim. "Ben yapayım, bana kalsın" demem.
Çalışınca olur, azimli olursanız başarırsınız. Sizin üstünüz olan kişiler de dürüst kişileri arıyor zaten. Tabii yeteneğiniz de olacak ama çalışma olmadan ben de bir yerlere gelemezdim.
'Sistemi değiştiremiyorsam kendi sistemimi kurarım'
Şu anda yapay kalp üretimi ve nakli ne aşamada?
Şu anda dünyada iki tane tam yapay kalp üretimi yapan yer var. Biri Fransa’da (Carmat). Biri de Amerika’da (SynCardia). Araştırmaları devam eden başka yerler var ancak onlardan daha insana nakil olmadı.
Avrupa’da yapay kalp nakli yapan ilk kadın olmak çok gurur verici olmalı. Sizi takip eden, izinizden giden kadınlar oldu mu bu alanda?
Biri daha olduğunu duydum ama tam bilmiyorum. Keşke olsa birileri ve öğretsem. Hayvan denemelerinde bize yardım eden veteriner kadın arkadaşlar var. Çünkü bu bir veteriner, cerrah ve mühendis işi.
Ben veteriner cerrah hanımlara gösteriyorum çalışırken. "Sadece ben bileyim" demiyorum. Bunu genelde erkekler yapar. "Göstermeyeyim, görmesin" derler. Ben okulda da böyle değildim. Ameliyatta da değilim. Anlatırım bildiğimi. Çok açık olmak lazım.
Ben normal hastane sisteminden de bıktım, "Sistemi değiştiremiyorsam, kendi sistemimi kurarım, kendi kurallarımı koyarım" diyorum. Onun peşindeyim şimdi.
Hedefim kendi tasarladığım ve araştırmalarda bir yerlere getirdiğim pompayı kendi hastanemde kendi hastalarıma nakletmek.
Türkiye'yle çalışmalarınız var mı?
2019’da Almanya’da yılın doktoru olduktan sonra Türkiye’den teklif geldi. Ben Türkiye’de yaşamadım hiç ve politik bir şey değil bu. Fahrettin Koca aradı, Cumhurbaşkanı aradı, tebrik ettiler. İş teklifleri geldi. Teşekkür ediyorum ama artık işçi ailelerinin çocuklarının da burada kalıp burada başarı göstermesi lazım.
Halen annem "işçi kadın" muamelesi görebiliyor, bize "işçi insanların çocukları" gözüyle bakılabiliyor. Ama ben Dr. Dilek Gürsoy’um, bir kalp cerrahıyım.
Bu nedenle işveren de olmak zorundayız. Tabii bakkallar, taksiciler, firma sahipleri var. Akademik seviyeye de ulaştık. Ama avukat ve doktorların da işveren olması lazım. Yoksa Türkiye’de hayatım çok daha rahat olabilirdi, deniz manzaralı kliniğimde çalışabilirdim.
Türkiye’de yapay kalp nakli yapılıyor mu?
Tabii yapılıyor ve çok iyi doktorlar var. Bizim gibi tam yapay kalpte tecrübeli olmasalar da iyi hocalarımız var. Bu bir ekip işi.
'Asistanken kimse için problem değilsin, güçlüysen göze batarsın'
Hem bir kadın hem de göçmen olmanın eğitim ve iş yaşamınızda bir engeli oldu mu?
Bunu Almanlar da soruyor. Göçmenlikle ilgili bir problem yaşamadım. Çünkü zaten ben burada doğdum büyüdüm. Karadenizli olmanın da özelliğini taşıyorum, nasıl derler, canımı sıktıkları zaman cevap verebiliyordum. Boynu bükük gezmedim hiçbir zaman, annemden de öyle gördüm. Bu dili konuşuyorsun, işini iyi yapıyorsun, o zaman hakkını arayacaksın. Ama ben göçmenlikle ilgili de bir sıkıntı yaşamadım.
Ama kadın olarak, erkek egemen bir bölümdeyim. Küçük bir asistansanız kimsenin gözünde bir problem değilsiniz. Çünkü işinizi iyi yapıyorsunuz, çalışkansınız, biz kadınlar genelde öyleyizdir. Sonradan zaten hem tecrübe kazanıyorsunuz hem de bazılarından daha iyi olduğunuzu görüyorsunuz.
Tam yapay kalp ve yapay kalp araştırmaları konusunda çok tecrübeliyim ve Almanya’da da benimle yarışabilecek çok kişi yok, araştırmalarda özellikle.
Güçlü kadın her yerde problem. Dünyanın her yerinde, Avrupa’da da öyle.
Güçlüysen, iyiysen her yerde göze batıyorsun. O yüzden işine odaklanıp işini nasıl ilerletebileceğine bakman lazım.
Tabii bir iş kadını olarak belki ciddiye alınamayabiliyorsunuz. Ben burada bir kalp merkezi kurmak istiyorum. Bunu daha önce bir kadının yaptığını görmedim, duymadım. Ama bu beni ilgilendirmiyor. Ben işime bakacağım.
"Kadın yönetici olarak erkeksi olmaya gerek yok"
Bu kadınlara ve kız çocuklarına örnek olmak için çok önemli. Bir kadın yönetici olması sizden sonra gelecekler için bir avantaj olacak.
Tabii kadın yönetici olurken alçak gönüllü, gücü olsa da sempatik kalmayı başaran kadınlar olmaya devam edebiliriz. Çok sert, erkeksi olmamıza gerek yok. Hem fiziksel hem de karakter olarak. Ben olduğum hali korumayı seviyorum.
Ben annemin babamın köylerine gittim; ilkokulları, kolejleri, imam hatipleri ziyaret ettim.
Bir kız çocuğu öğretmenine demiş ki, "Bu doktor hocamız gülüyor, demek ki ben de doktor olabilirim".
Neşeli bir çocuk ve kendinde bunu başarabilecek bir cesaret görmüş beni de gülerken görünce. Bu hoşuma gitti. İçinde olursa ne olursa olsun başarırsın.
Kadınlara mesajınız nedir?
Konfor alanından çıkmadan ilerleme olmaz. Ben konfor alanımdan çıktım dört beş sene önce, kendi işime daldım.
Zorluklar çektim, çekiyorum da. Ama hoşuma gidiyor çünkü kendi işimin peşindeyim.
Attığım adımların ileri gideceğini çok iyi biliyorum. Ama çalışacak, emek vereceksiniz.
Annem 40’tan fazla sene çalıştı. Yine de zevkle gitti işe. Biz o zamanlara göre şanslıyız.
Sağlığınız zarar görüyorsa tabii bırakın ama biraz zorluk çekmeyi göze almak gerekiyor.