Medimagazin logo

Son umut mu? Son arzu mu?

Sevdiklerinle geçireceğin bir son an mı, yoğun bakımda 'tek başına' mücadele mi? Tıp dünyası hastanın kendi evinde ölme hakkını tartışıyor.
Kaynak: RADİKAL - MİNE TUDUK
Son umut mu? Son arzu mu?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Yoğun bakımda vefat eden hastanın ve yakınlarının psikolojisi ve ekonomisi üzerine İstanbul Ticaret Odası dergisinde bir makale kaleme alan Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, konuşu tartışmaya açtı.
Hastanelerin yoğun bakım servisleri sayesinde ‘son günler’ denilen dönemler için bile bir umut doğuyor. Ama madalyonun öbür yüzünde son bir umudun izini sürerken ölüme yalnız gitmek de var. Bu noktada bilim dünyası ikiye ayrılmış durumda. Radikal , tıp dünyasına sordu.Prof. Dr. Bilgili iki önemli noktaya dikkat çekiyor:


“Birincisi; doktorların hastayı yoğun bakımda tutmasına hiçbir hasta yakını itiraz edemez. Çünkü çok az bir ihtimal de olsa hastanın yaşama şansının olduğu söylendiğinde bu reddedilemez. İkincisi; umudun tükendiği akli verilerle sabit olan bir hastayı da ısrarla yoğun bakımda tutmanın anlamı bulunmadığı ifade edilebilir.”

‘Ölüm kültürü ticari
kaygılara kurban oldu’

Prof. Dr. Bilgili, dikkat çekici bir tespitte bulunuyor: “Yoğun bakım ünitesi hastaya öyle bir ortam sunuyor ki belirli durumlar dışında bütün yakınlarından soyutlanmış olunuyor. Böylece geride kalanlar açısından ‘Ölüm nedir, son nefes nedir’ çerçevesindeki geleneksel kültürümüz giderek ortadan kalkıyor. Yoğun bakım ile ilgili fotoğraf farklı boyutlardan bu şekilde görünüyor. Ticari kaygılarla hasta yakınlarını istismar etme ve onları yüklü bir fatura ile baş başa bırakma hali de olabilmektedir.”
Pamukkale Üniversitesi Gögüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.Göksel Kıter Altınışık: Doktorun bu kararı deontolog, tıp etik uzmanı, psikiyatrist, hukukçu ve klinikten bir temsilcinin dahil olduğu kurula danışarak alması gerekir. Kişi durumunu doğru algılayıp değerlendirebiliyor mu? Bu değerlendirmeyi yaparken depresif bir ruh halinde mi? Bu soruların cevabının çok net olması lazım. Eğer her iki sorunun cevabı netse evde tedavi ortamları maksimumda bulundurularak kişinin ailesiyle son günlerini yaşamasına imkân sağlanabilir. Saygı göstermek zorundayız. Çünkü kişinin evde, yatağında ölebilme hakkı var.

‘Hasta kararı verecek durumda mı?’
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Murat Civaner: Etkin olabileceği düşünülen bir girişim söz konusuysa ve buna rağmen hasta eve gitmek istiyorsa ne yapmalı? Hastanın karar verme yeterliliği önemli. Gerekli koşullar sağlanmadan verilen kararlar özerk olmaz. Gerçekten işe yarayabilecek girişimler varsa hasta bunun bilincinde karar vermeli.

‘Kararı etik klinik kurul vermeli’
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Yrd.Doç.Dr. Esin Karlıkaya:
Ölümcül bir hastalığı olan hastanın evinde, çocukları, torunları , sevdikleriyle ve kendisine güven veren bir ortamda ölmeyi isteme hakkına bir hekim olarak saygı duyuyorum. Öte yandan bu, suiistimallere çok açık bir konu. Hasta bunu neden istiyor? 45-50 yaşlarında ölümcül bir kanser hastası çok ağır bir depresyonda olduğu için bunu istiyor olabilir ya da hasta ekonomik olarak ailesine yük olmayı istemediği için bunu seçmiş olabilir. Ya da bazen öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki aile üyeleri ölümcül durumda olan hastanın vefatından sonra, mirası paylaşma kaygısına düştüğü için hasta üzerinde baskı oluşturuyor olabilir. Bu yüzden de böyle bir seçimin kararını tek bir hekimin vermesi beklenemez. Her bir vaka tek tek değerlendirilerek ‘Etik Klinik Kurul’lar aracılığıyla karar alınmalı. Bu kurulların içersinde, hekim, tıp etik uzmanı, psikolog ve konunun uzmanı bir hukukçu yer almalı.

ötenazi
ölüm hakkı
ölme hakkı
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir