Geçtiğimiz haftalarda Anayasa Mahkemesi’nin doğumun sadece ‘tıbbi zorunluluk halinde’ sezaryenle yaptırılabileceğine ilişkin kanun hükmünün iptal istemini reddetmesiyle yeniden alevlenen sezaryen tartışmalarına hem Türkiye’nin hem de ABD’nin’nın tecrübeli kadın doğum hastanelerindeki iki akademisyenden itiraz geldi. Sezaryenin bir doğum şekliymiş gibi ‘tercih olarak’ kadınlara sunulmasının hem anne hem bebek hem de toplum sağlığı açısından çok yanlış ve tehlikeli olduğunu ifade eden Zeynep Kamil Kadın Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Doç. Dr. Murat Api ile ABD Texas Üniversitesi Kadın ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Gökhan Kılıç, işin Anayasa’ya kadar taşınmasına gerek kalmadan tıp camiası içinde çözülmesi gerektiğini söyledi.
Sezaryen oranı yüzde 60’a çıktı
İki hekim de sezaryenin bir “kurtarma ameliyatı” olduğunu, anne adayına bunun bir seçenek olarak sunulmasının hem etik hem de tıbbi uygulama açısından kabul edilemeyecek bir hata olduğunu vurguladı ve konunun “benim bedenim benim kararım” tartışmalarının ortasına çekilmesini yanlış bulduklarını ifade etti. Uzmanlara göre bir ülke için en sağlıklı olanı, sezaryen oranlarının yüzde 15’i geçmemesi. Ancak Türkiye’de sezaryen oranları son yıllarda yüzde 60’lara vardı. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı harekete geçti ve normal doğumu teşvik edecek çalışmalara başladı; bu arada sadece tıbbi zorunluluk halinde yapılması şartı Anayasa’ya kadar girdi.
Tıp uygulamalarında halen dünyanın peşinden gittiği Amerika’da bile sezaryen oranlarının bölgelere göre farklı olmakla beraber yüzde 20-30’lar arasında değiştiğine değinen Texas Üniversitesi’den Doç. Dr. Gökhan Kılıç,
Doktora yaptırım var
“Ancak bu oranın da üzerine çıkmaya başlanan yerlerde önce hastanenin kendisi, doktorları tespit ediyor. Bu nedenle hasta dosyalarını didik didik inceliyor. Yaptırım olarak da doktorun işine son verilebiliyor. Diyelim ki hastane de bu işi suistimal etti ve gerekli denetimi kendi içinde sağlamadı. O zaman da Eyalet Sağlık Ekipleri hastanelerin üzerine gidiyor. Sezaryen konusunda Türkiye’de bir düzenleme yapılacaksa bence Sağlık Bakanlığı, jinekologlar ve sivil toplum kuruluşlarının da içinde olduğu bir platform kurulmalı. Asıl yanlış olan, bir kadın normal doğum istediği halde hastayı kaçırmamak için önce ona ‘evet’ diyen, ancak doğum yaklaşınca ‘bahanelerle’ anne adayını sezaryene zorlamak ya da mecbur etmektir. Bu, etik degildir ” diyerek sözlerini noktaladı.
Ameliyat kararı kadına bırakılmaz
Doç. Dr. Murat Api ise Türkiye’de sezaryen oranlarının bu derece yükselmesinde en büyük hatanın hastane ve meslektaşlarında olduğunu dşünüyor. Doç. Dr. Api, “Doğum sebepli ölümlere baktığımızda sezaryenden kaynaklı ölümler normal doğuma göre 3 ila 5 kat daha fazla. Sırf bu bile, bu işi anne adayının kendi kararına bırakmanın yanlışlığını gösteriyor. Bu iş asla daha fazla para için yapılmıyor. Çünkü sezaryen neticede bir ameliyat ve maliyeti de daha yüksek. Ama planlanabilir oluşu, meslektaşlarımın işine geliyor maalesef. Bazen saatler hatta birkaç gün bile sürebilen doğum sürecini beklemektense 15 dakikada sezaryeni yapıp çıkmak kolay geliyor. Dikkat edin, sezaryen ameliyatlarının hepsi ya mesainin ilk saatlerinde ya da mesai bitimine yakın saatlerde yapılıyor. Sezaryen bir ameliyatsa ve ameliyat da ancak ‘gereklilik’ durumunda yapılan bir şeyse bana göre bunun kararı kadına bırakılamaz” diye konuştu.