Medimagazin logo

Sağlıkta dönüşüm neler getirdi?

Hükümetin 2003’ten beri uygulamaya koyduğu “sağlıkta dönüşüm” politikasının tartışmaları uzun süredir devam ediyor. Uzmanlar, vatandaşlar ve sektörde çalışanlar tarafından kimi zaman yerden yere vurulan, kimi zaman gereksiz yere yüceltilen “sağlıkta dönüşüm”ün eksik ve yanlışlarına rağmen, hayatımıza soktuğu bazı gerçekler var...
Kaynak: Habertürk
Sağlıkta dönüşüm neler getirdi?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

ACİLLER AÇILDI Kamu ya da özel hastanelerin acil servislerine “acil hasta” olarak gidenler hemen tedaviye alınıyor.

ÜCRETSİZ TEDAVİ Kamu ve özeller dahil, tüm sağlık kuruluşları, acil hastaları ücretsiz tedavi etmekle yükümlü hale getirildi.

KATKI PAYI BİTTİ Özel hastaneler, hastalardan katkı payı da talep edemiyor. Kamuya ait sağlık kuruluşları verdiği acil sağlık hiz met le rinin ödemesini, o bölgede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından, özel sağlık kuruluşları ise belediyelerden istiyor.

İLAÇ FİYATLARI İlaçta yüzde 18 olan KDV oranı yüzde 8’e düşürüldü. “Orijinal bir ürünün jeneriği piyasaya çıktığında, ürünün fiyatı mevcut fiyatın yüzde 66’sını geçemez” kuralı getirildi.

KÖYLERE İLAÇ Eczanesi olmayan köylerde yaşayan vatandaşın ilaca ulaşımını kolaylaştırmak için Türk Eczacılar Birliği ile işbirliği yapıldı. İlaçların merkez eczanelerden, eczanesi olmayan köylere dağıtılması sağlandı. Vatandaş, artık anlaşması olsun olmasın, tüm eczanelerden ilaçlarını alabiliyor.

KARNE KALKTI Sağlık karneleri kaldırılarak nüfus cüzdanlarında yer alan TC kimlik numarasıyla sağlık hizmeti alınması sağlandı.

AŞI KAMPANYASI Aşılama kampanyaları çerçevesinde, özellikle kızamık vakalarında sayı sıfıra çekildi.

RANDEVU SİSTEMİ Hastanelerde randevu sistemine geçildi.

SGK KURULDU SSK hastanelerini kaldıran bakanlık, tüm kamu hastanelerini Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında topladı. Türkiye’deki hastanelerin büyük bir bölümü de yenilendi, daha modern bir hastane görünümüne kavuştu ve yoğun bakım sayıları artırıldı.  AİLE HEKİMLİĞİ Birinci basamak sağlık hizmetlerine daha rahat ulaşılabilmesi için “aile hekimliği” uygulaması başlatıldı. 81 ilde uygulanıyor. Hekimler hastalarına ev ziyaretinde bulunuyor, hastalık ve ilaçlarını takip ediyor.

SİGARA KAMPANYASI Başta akciğer kanseri olmak üzere, birçok hastalığın sorumlusu olan ve toplumsal bir sorun haline gelen sigaraya karşı radikal kararlar alındı ve kapalı alanlarda içme yasağı getirildi. Sigara bırakma hattı Alo 171 hizmete açıldı. Bakanlık, sigarayı bırakma merkezlerine müracaat edenlere ücretsiz ilaç dağıtma kararı aldı.

TAM GÜN YASASI Doktorların hastanedeki hastalarını muayenehaneye çağırmasının önüne geçmek için “Tam Gün Yasası” çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptalinin ardından doktorların tam gün hastanede hizmet vermesini ya da sadece muayenehane işletmesini sağlamak amacıyla yeni yasal düzenleme çalışmaları devam ediyor.

ŞİKÂYET HATTI Vatandaşın istek, şikâyet ve sorunlarını paylaşabileceği “ALO 184” telefon hattı açılarak 24 saat danışmanlık hizmeti verilmesi sağlandı.

sağlıkta
dönüşüm
neler
getirdi?
Yorum (5)
Dr Hakan
İşte gördüğüm en yüzeysel değerlendirme. Tam da yandaş medyaya yakışır şekilde olmuş. Gerçek durumu ben söyleyeyim. Devlet hastanelerinde insanlar tedavi edilmiyor. Tedavi ediliyormuş gibi yapılıp habire sallanıp tekrar tekrar çağrılarak bir koyundan 10 post çıkarılıyor. Sağlık giderleri ve ilaç harcamaları katlanarak artıyor. Doktorlar daha az ücretle ve sözleşmeli olarak çalıştırılmak düz memur haline getirmek ve hem devlete hem özele peşkeş çekilmek için gerekli düzenlemeler yapılmaya çalışılıyor. Bakalım ne kadar dayanacak bu sistem...
0
Cevapla
orhan s.
sağlıkta dönüşüm başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının sağlığını bozmuş,haklarını gaspetmiştir. sağlıklı olmayan sağlıkçıların da şifa vermesi zorlama, tehditlerle yapılmaktadır.sağlıkçıların ek bir iş yapması engellenmiştir.katkı payı her hastadan alınmıştır hem de cumhuriyet tarihinde en fazla miktarlarıyla.eskiden eczaneler bile ilaç katkı payı alınmazken sağlık bakanının zorlamasıyla memurlardan ilaç katkı payı alınmaktadır. basit bir hastalık için bile kamu hastanesinde muayene olan hasta 20-30 tl ödemek zorunda kalmıştır.özel hastanelerde ise sgknın dışında fark alınmakta ameliyat gibi özellikli işlerde milyarlarca fark alınmaktadır.sgk ya primini ödeyen vatandaş hastaneye gittiğinde(kamu-özel farketmez) bir daha ücret ödemek zorunda bırakılmıştır. özellerdeki bıçak parasının ise haddi hesabı yoktur.. vatandaş ise basit bir hastalık için bile ;sırf doktor beyler zorunlu olarak,döner sermayesini tamamlamak için,özel hastaneyi kara geçirmek için onlarca tedkik,rg(radyasyaon) ve işlem yapmak zorunda kalmışlardır.gereksiz ameliyatlar,sezaryanlar artmış hastalar adeta kobay olarak kullanılmışlardır.daha anlatacak binlerce zararları varken sağlıkta dönüşümün birilerinin çıkıp bunu övmesi ya cahilliğinden,ya da yanlı tutumundan kaynaklanmaktadır..wesselam
0
Cevapla
dr mandırake
sağlıkta dönüşüm diye sağlık bakanlığı internet sitesinde ne yazıyorsa aynısını kopyalamışlar. Muhtemelen birilerine yaranmaya çalışıyorlar
0
Cevapla
Ali Menejer
Bir başlıkta ben atayım; "Sağlıkta Dönüşüm Neler Götürdü" kaybedenleri sağlık çalışanları ve halk diye ikiye ayırıyorum; Sağlık çalışanlarından götürülenler (burada yakınımda oldukları için sadece hekimleri yazdım ama diğer sağlıkçılarından eminim benzer sorunları vardır); 1- Daha önce 3-5 bin lira ortalama döner alan, diğer üniversite mezunları gibi 4 yıl değil, üniversite ve üstü olarak 6 yıl tıp, 4-5 yıl uzmanlık yaklaşık 12 yıl okumuş ve çalışma şartları en ağır meslek grubundan olan doktorlar artık gülünç denecek 500 - 2500 TL arası dönere (maaş 1575 TL) razı bırakıldılar. Bu döner gelirleri tabiiki genelleme ve 10’ a yakın ilden arkadaşlardan alınan veriler. Büyük bir hayat standardı düşüşü oldu. Bu parada parçalanan aile fertlerinin ayda en azından birkaç kez bir araya gelinmesinde harcanmakta. 2- Ücretler bu kadar düşünce hatta 4 yıl okuyan diğer branş üniversite mezunlarından da düşük olunca kaçınmaz olarak performans uğruna doktorlar birbirlerine düştüler. Özellikle döner hesaplamalarında doktorlar arasında puan savaşları yaşanmakta, doktorlar birbirlerinden şikayetçi olmakta hatta dava etmektedirler. Deontoloji yerlerde sürünmekte. (burada 4 yıllık üniversite mezunları deyince manavlık yapan, hatta asgari ücret şartlarında çalışan ve de işsiz gençleri kast etmiyorum tabii ki, memur sınıf ve kıdemini baz alıyorum çünkü doktorlar memur olarak en riskli branşta çalışıp artık muadili düşük ücret grubunda yer almaktalar. İnsan hayatı söz konusu olunca ilgili Bakanlıkları en ufak şikayette hekimlerinin savunmasını almakta, buda hekimlerin diğer branşlardan daha fazla yıpranmasına neden olmakta) 3- Yuvalar dağıldı; a-Hekimlerin (özellikle SSK ve Bağkurlu eşler ile evlilik yapanlar ayrımcılığa tabi tutuldular ve herkes anayasaya aykırı bu durumu görmezlikten geldi) yuvaları dağıldı. 5 yıla yakındır bir araya gelemiyorlar çoluk çocuk perişan oldular. Bakanlıkça ruhsata tabi olduğu için istifa edip özel hastanede de çalışamıyorlar. Hekim olmayan eşler işlerini ve tazminatlarını kaybetti yuvaları yıkılmasın diye. Çoğu bu sıkıntılı dönemde iş bulamadı. Evet evlendiklerinde Hipokrat yemini etmiş bir kişi ile yuva kurduklarının bilincinde idiler. Ancak Sn. Sağlık Bakanımız iktidara gelmeden önce devlet hizmet yükümlülüğünü “Dağ başı kanunu” diye adlandırmamışmıydı? Biz de buna güvenerek çoluk çocuk yaptık. Sonra ne oldu buna ek olarak SSK ve Bağkurlu eşler için doktorlar “Stratejik görevli” ilan edilerek bu yönetmelik taçlandırıldı!!! Eş tayini kaldırıldı. Bizim için ne UTANÇ! Biz ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülmüştük ve 5 yıldır bunu gören yok, bizi sahiplenen yok!!! Bu gün fakültedeki seramik hocası bile hekim eşini yanına alabiliyor. 11 yıldır aynı işyerinde SGK lı olarak çalışan ben alamıyorum. b-Veya doktorlar istifa etti çocukları üzülmesin diye. Ne oldu vatan kaybetti, milli servet ve 12 yıllık eğitim ve bir o kadar maddi kayıp evde yatıyor şimdi. 4- Özel hastaneler, düşük döner ödemelerini, maaşların düşük olması sebebi ile emekli maaşın da düşük olacağı gerçeğini, hekimlerin eşlerinin yanına tayin hakkının kısıtlanması sebeplerini kullanarak, bunu fırsat bilip iyice cesaretlendiler ve doktorları ucuz iş gücü olarak görmeye hatta maaşlarını ödememeye, geciktirmeye başladılar. Elinde parası olan sermaye kendini doktordan üstün görmeye hatta küfür derecesinde aşağılamayı kendine hak görmeye başladı(bazı özel hastaneleri tenzih ederim). “Bu tam anlamı ile sermayenin akla ve bilgiye üstünlüğü, hükmetmesi durumudur.” Halkın muayeneye ödediği paralar artık doğrudan belki kısmen, çoğunlukla devlet üzerinden bu özel hastanelere akmaktadır. Yani halk açısından maddi açıdan bir şey değişmemektedir. Halk ne kadar da az ödüyorum dese de geri kalanı halkın ödediği vergilerden buraya verilmektedir. Değişen bir tek doktorların emeğidir. Artık emeklerinden sermayeye de pay vermektedirler. 5- ……………… daha sayılması gereken o kadar çok şey var ki.. baymamak için şimdi de şimdilik halk için durum konforlu görünse de halktan ne götürdüklerine bakalım; 1-Neticede özel hastane sayıları, yukarıda belirtilen ucuz ve bol, akıllı işgücü enflasyonu sebebi ile git gide arttı. Sonuçta halk geçici bir konfora kavuştu. Neden geçici? ÇÜNKÜ BU KADAR EĞİTİMLİ İŞ GÜCÜNÜN BU DÜZENDE VE DİSİPLİNLE ÇALIŞTIRILMASI ZORDUR VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ YOKTUR. TABİAT KANUNLARINA AYKIRI BİR DURUM SÖZ KONUSUDUR. TAŞIMA SU İLE, TALİMATLA DEĞİRMEN DÖNMEZ. BU İŞLER ZORLAMA İLE OLMAZ. Ne demek istedim; aynı kıdemde bir hakim, bir bürokrat, bir amir daha yüksek maaş alırken, mecburi hizmetin zorunluluğunu daha eğitime başlarken bilincinde olan öğretmen, asker bile yükümlülüğü bitince eş tayini yapabiliyorken, üstüne üstlük insan hayatı söz konusu olduğu için her an hem kendi psikolojisi, hem Sağlık Bakanlığının, bazen de vatandaşın baskısını hisseden ve nispeten daha ağır şartlarda çalışan hekimlerin tabiri caizse “kayış atması” yani birinci önceliği olan “insan” ögesinin istemese de bulanıklaşması, yaptığı işte robotlaşması kaçınılmazdır. Çok değil, bu çalışma şartlarında ısrar edilirse uzun değil, orta vadede halka olumsuz yansımalar olacaktır. Çünkü, baş aktörleri motivasyonu bozulmuş hekimler olan, Sağlık Sistemi hastayı yani “insan” ögesini performansa dayalı “$” haline getirmiştir. Muayenesi kapanan, hayat standardı düşen, yuvası dağılan, döner geliri düşüklüğünden birbirlerine düşen doktorlar tabiat kanunu olarak kendilerini bu dertlerden soyutlamakta zorlanacaklardır. Sonuçta şikayetler artacaktır. 2-Doktor yetersiz diye, (bu benim ifadem değil ama “doktor emeği ucuzlasın diye” bile diyenler var) pıtırak gibi fakülte açılmakta imkansızlıktan kadavra bile görmeyen doktorlar mezun edilmektedir. Bunun ne anlama geldiğini sanırım anlatmaya gerek yoktur. 3-50 li yaşlardaki, ayakkabı boyacısı olan roman bir vatandaşımız aldığı yeşil kart vasıtası ile ilaç yazdırdığını kendisine katkı payı olarak “85 TL” çıkarıldığını, bu parayı ödeyecek gücü olsa idi zaten yeşil kart almayacak kadar onurlu olduğunu beyan etmiştir. Diğer taraftan bırakın doğu illerini, Marmara nın ortalarındaki bir ilde Sağlık ocağına gelen yeşil kartlı şahsın tedavi olup ilaç yazdırdıktan sonra arka sokağa park ettiği, kendi üstüne kayıtlı (plakadan öğrenildi) Mercedes arabaya atlayıp gittiği tanıklarla tespit edilmiştir. Bu noktada ödediğim vergiler nereye gidiyor diye sormaktan ziyade bari ihtiyacı olan kullansın demekteyiz. Bu tür aç gözlü, Mercedesli yeşil kart sahibi yüzlerce kişi onurlu roman veya diğer vatandaşlarımızın hakkını gasp etmekte onları daha yüksek fark ücreti ödemek zorunda bırakmakta. Böyle yanlışlık olur mu? bu yapılanlar bilinçli bir şekilde adam kayırma, kayırma olmasa bile en hafif ifade ile yeşil kart dağıtım organizasyonundakilerin işini becerememesi, baştan savma takip yapmasıdır. Bu konuda işten atılan personel oldu mu hiç? 4-Sağlıkta Dönüşümün götürdüğü şeyler için başka bir örnek vereyim; Gerçi örnek Sağlık Bakanlığı ile ilgili değil ama sağlıkla ilgili. Tarım ve Köy işleri Bakanlığının aldığı bir kararla “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun Tasarısının” yasalaşması ile gıda maddesi üreten işyerlerinin % 80 inde çalışan, 20 bin gıda, kimya, ziraat, su ürünleri ve balık teknolojisi mühendisinin işine son verilmiştir. 30 beygir gücü ve 10 çalışandan az olan iş yerlerinin “mikro işletme” olarak tanımlandığı ve teknik eleman çalıştırma zorunluluğundan muaf kılınacağını, bunun da Türkiye’deki 40 bin gıda işletmesinin yaklaşık yüzde 80’ini ifade ettiğini söylenmiştir; Günde 20 ton süt işleyen veya günde 8 bin adet ekmek üreten işletmeler, mikro işletmeler değildirler. Bunlar, halk ve tüketici sağlığı açısından büyük riskler yaratabilecek ölçüde üretim gücüne sahiptirler. Bu riskler, kısa vadede gıda zehirlenmesi olabileceği gibi, uzun vadede toksik ve kanserojen etkiler de olabilecektir. Bu ne demektir? Bazı kötü niyetli, işine gitmeden imza atıp sözde "sorumlu müdürlük" yapanlar vardır elbet. Tabii ki işinden olanlar için üzücüdür ama bizim vurgulamak istediğimiz burada, “sermayenin” halkın “sağlığına” tercih edilmesi zihniyetidir. Asıl amaç “insan” ögesi değil vergi toplanabilecek kaynakların idamesini sağlamak, onların yükünü hafifletmektir. 5- ……………………………………………………….(Eminim, bir hekim eşi olarak benim yaşamadığım, gözlemleyemediğim, diğer vatandaşların buraya ekleyecek daha bir çok şey vardır) Tabii ki sağlıkla ilgili iyi şeyler de yapılmıştır. Benim amacım madalyonun diğer yüzünü becerebildiğim ölçüde yansıtmaktı. Teşekkürler… Bir Hekimin SGK’ lı Eşi
0
Cevapla
dr.pediatrist
AĞZINA SAĞLIK ALİ KARDEŞ BENDE AYNI NEDENLERI BİT BİR GÖRDÜM VE MECBURİ HİZMETİMİ BİTRİRMEDEN EŞİMLE BİRLİKTE (EŞİM KADIN DOĞUM BEN PEDİATRİ UZMANIYIM) İSTİFE ETTİK. KARAR ALDIK DOKTORLUK BUYSA BİZ BU MEMLEKETTE DOKTORLUK YAPMAYACAGIZ HANIM MANTI YAPAR BENDE SATARIM. HİÇ OLMAZ SA HUZURUMUZ OLUR
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir