Medimagazin logo

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu Medimagazin'e konuştu: Şiddet, performans, mesai saatleri!

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu Medimagazin'e konuştu: Şiddet, performans, mesai saatleri!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Sağlık Bakanlığı her Çarşamba tüm illerle video konferansla bağlantı kurarak SAKOM (Sağlık Afet koordinasyon Merkezi) toplantısı düzenliyor. Toplantıya Merkez teşkilattan Sağlık Bakanı ve üst düzey bürokratlar katılırken illerden ise sağlık müdürü, halk sağlığı müdürü, genel sekreter ve saha gözlemcisi katılıyor.

 

Toplantıda yatak sıkıntısı, hastane yerleşimiyle ilgili sorunlar, hekim açığı gibi taşranın sorunları doğrudan merkeze iletiliyor. Sağlık Bakanı ise ildeki anne bebek ölüm hızları gibi temel göstergelerin ne düzeyde olduğunu soruyor, sezaryen oranlarını sorguluyor ve bir kısım sorunlara anında müdahele edilirken bir kısmı ise not alınıyor.

 

Medimagazin olarak katıldığımız toplantıda ise özellikle illerde yapılan hasta ziyaretlerine öncelik verilmesi istendiğini ve sağlık personelinin ihtiyaçlarına yönelik tespitlerin not alındığını gözledik.

 

Sezaryen oranı yüksek olan illerde ise Bakanlık son derece kararlı görünüyor. Hatta Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ‘Eğer oran yüksekse önce hekimlerle birebir görüşün, yine de yüksek devam ederse gerekirse birkaç gün kliniği kapatın” talimatı veriyor.

 


 

Planlanmamış bir röportaj olsa da toplantı sonrası Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile sağlıkta şiddet, performans, mesai saatleri gibi konularda kısa bir söyleşi yaptık:

 

Çok acil konuları sormak istiyorum. Birincisi, sağlıkta şiddet. Konuyla ilgili birtakım girişimler yapıldı, ancak sağlık çalışanlarının şu anda en fazla istediği şey, şiddet uygulayan kişinin en azından tutuklu olarak kalabilmesi. Hâkim ve savcılara bunun daha çok vurgulanması ile ilgili bir görüş talep ediyor sağlık çalışanları.

 

Bakan olduğum dönem boyunca ısrar ve inatla istediğim bir şey var. Sağlık çalışanına şiddet uygulayan veya sağlıkta çalışma ortamını bozan; işte camı pencereyi kıran, kapıya tekme atan vs. kişilere ilk yaptırım mutlaka gözaltı veya tutuklama olmalı. Yasal düzenleme olarak geçtiğimiz yıl savcı ve hâkimlere tutuklu yargılama düzenlemesini yaptık. Burada büyük oranda verilen kararlarda açıkçası bunu uyguladıklarını gördüğümde teşekkür ediyordum. Ama bu son Karabük’teki olayda saldırgan serbest bırakıldı, üzüldüm. Biz hekime, sağlık hizmeti sunanlara şiddet uygulayanlar mutlaka gözaltına alınmalı ve tutuklu yargılanmalı diyoruz. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızca onaylanarak yürürlüğe giren bu İç Güvenlik Yasası’yla ilgili İçişleri Bakanımızla görüşmelerden sonra, bir gözaltı olacaksa yanlış yapanlara, ısrarla bu sağlıkçıya şiddet uygulayanlara da olmalıdır, dedik. Sağlık alanında kişiye şiddet uygulamasa bile çalışma ortamını bozan, kıran, döken kişilere ki, kamu hizmeti yapıyoruz biz, ikincisi sağlık hizmeti veriyoruz. Polise 24 saate kadar gözaltı yetkisi verildi. Bütün bu tedbirlerin büyük oranda caydırıcı olmasını temenni ediyoruz. Diğer düzenlemeleri de yapıyoruz. Biz bir defa sağlık camiasında şiddete sıfır toleransla bakıyoruz. Her gün bir milyondan fazla hastaya hizmet veriyoruz. İşin zor tarafı, en az bir o kadar da refakatçiyi düşündüğümüzde, hastalardan daha sorunlu olan hasta yakınları ile uğraşıyoruz. Zor bir işi icra ediyoruz, 24 saat kesintisiz bir şekilde derde derman olmaya çalışıyoruz, bu mesleğin mensupları kesinlikle dünyanın neresinde olursa olsun,  ama ülkemizde daha meşakkatli, hep dert dinleyip sorun çözmeye çalışan, gecesi gündüzü olmayan bir mesleği icra ediyoruz. Ayrıca, kötü muameleye veya şiddete maruz kalmak bizi üzüyor.

 

 

Adalet Bakanlığı ile görüşüp bu konuyu savcı ve hâkimlere biraz daha dikkatli davranılması konusunda tavsiye olabilir mi?

 

Bakanımızla tabii önümüzdeki süreçte tekrar görüşüp yoğun bir çalışma yapılacaktır. Bu özellikle son yapılan çalışmalar bizi biraz daha umutlandırıyor. Ama binlerle, milyonla ifade ettiğimiz hizmet verdiğimiz insan var. Bunların içinde ölümle sonuçlanma, kusurlu, sakat kalma, ameliyat komplikasyonları sonucu yaşanan durumlar var. Bütün bunları topluma iyi anlatma gibi, toplumun bilincini artırma, iyiyi anlatma, algıyı yönetme gibi sorumluluğumuz, görevimiz de var. Kamuoyunu hekim ve sağlıkla ilgili bilinçlendirmek. Bu Bakanlık olarak bizim görevimiz. Kendisinin arzu ettiği şekilde değil, tıbbın imkânları ölçüsünde hareket ettiğimizi bilmesi lazım. Bir de medyadan duyarlılık bekliyoruz. Yapılan haberlerde, işte ameliyatta şu yanlış yapıldı,.. İşte, doğumda bebeğin başını koparttı vs. gibi verilen haberler… Kamuoyuna bu tür haberler verirseniz,  ortam duygusal, haberin verilme tarzı duygusal,.. Hani ateşe körükle gitmeyin, denir. Medyanın da ateşe körükle gitmemesini istiyoruz. Çünkü bunu cani bile yapmaz. Hekimi caniden de öte bir noktaya taşıyacak bir haber başlığı etik olabilir mi? Bu haberleri okuyan kamuoyunun hekime bakışında zedelenme olmaz mı? Her yıl 1 milyon 300 bin bebeğimiz doğuyor. Bunlarla ilgili zaman zaman tabii ki tıbbi komplikasyonlar olabiliyor. Sonuçta sorunlu bir alan bu. Bunların yüzde 100’ü hatasız, ideal olacak gibi bir iddiada da bulunulamaz. Bunun bedelini ödetirim, gibi bir yaklaşım sergilemeye de kimsenin hakkı yok. Her türlü hakkı arama yolu, şikâyet, hasta hakkı, hukuksal boyutu vs. açık. Ki biz bu konuda hasta hakları anlamında da çok mu ileri gittik, diye düşünecek noktaya gelmemeliyiz.

 

 

Hekimlerin mesai saatlerinin düzenlenmesi ile ilgili. Dört ana branşın hekimleri akşam saat 20.00’a kadar çalışacaklar sanırım?

 

Acillerin yoğunluğuna bağlı olarak tabii. En büyük temel sorunumuz, 20 bin uzman hekim açığımız var. OECD ortalamalarına göre eğitim sayımız düşük. Hekim açığımızı kapatmakla ilgili tıp fakültelerinde kontenjan artışlarını yaptık ama onların bize dönüşü bir 10 yıl sonra olacak. Bir uzman hekimin yetişmesi için gereken süre uzun çünkü. 2017-2018 yıllarından itibaren yavaş yavaş rahatlamaya başlayacağız. Ama bizim de 78 milyon insanımıza hizmet vermek gibi bir sorumluluğumuz var. Bu ülkenin hekimleri olarak fedakârlıklarımız çok, bu millete de helal olsun diyoruz. Yeter ki bize şiddet uygulamasınlar. Tabii şimdi esnek mesai uygulaması ile sabah 08.00-akşam 20.00 dilimini daha güçlü bir muhataplıkla götürelim diyoruz bu dört branşta. Akşam 17.00, 18.00 gibi evine gelen ve rahatsız olan vatandaşımız için bir dâhiliye uzmanını, bir kadın-doğum uzmanını, bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanını özellikle büyük hastanelerde, eğitim-araştırma hastaneleri gibi doktor sayısının fazla olduğu hastanelerde, bu branş hekimlerinin kadrosu geniş olan hastanelerde mesai yapmalarını, hasta acile gitmek yerine, bu hastanelere gelip muayenesini yaptırabilsin istiyoruz. Burada hekimlerimizden fedakârlık istiyoruz. Akşam 20.00’a kalan hekim arkadaşlar sabah bürokratik işlerini yaparlar, istirahat ederler. Sonra 13.00’da gelip akşam 20.00’da yine mesailerini tamamlarlar.

 

 

Fedakârlık istiyorsunuz da, aile hekimliği ve diğer branşlar, hepsi için söz konusu olan o mesai ücretlerini biraz daha anlamlı hâle getirmek gerekmez mi?

 

Mutlaka. Bunu kim istemez. Ama tabii neticede bu ülkenin imkânlarını ücretlere yansıtmaya çalışıyoruz. Hekimlerimize de sağlık çalışanlarımıza da daha güçlü destekler vermek hep masamızda duruyor ama fiiliyatta nöbet ücretlerine, geçtiğimiz yıl acillerde, yoğun bakımlarda yüzde 50 artırmıştık. Bu yıl bütün nöbetlerde yüzde 50 ücret artışı yaptık. İnşallah istikrarı devam ettirebilirsek, ekonomimizi büyütebilirsek bunu sağlama konusunda…

 

 

Yıpranma payı konusunda çok umutluyduk, ama olmadı. Herhalde gelecek dönem getirilecek diyebilir miyiz?

 

Bir süre bekleyecek. Maliye Bakanlığı ile ilkesel olarak anlaştığımız bir dar alan var ama o dar alanı biraz daha genişletebilmek, daha realize edebilmek adına şimdilik çalışmalar devam ediyor.

 

 

Performans konusunda iki yıldır, hatta daha fazla süredir yönetmelik çıkmıyor?

 

Performansın geniş bir analizini yapmak gerekiyor. Bundan sonraki süreçte performansı kalite ile entegre etmek gerekiyor. Sadece bakılan hasta sayısı, yapılan tıbbi işlem sayısı ile değil, bunların standardı, kalitesi, yani performansa diğer ayakları da koymayı düşünüyoruz; eğitim, araştırma gibi… Yine tıp fakültelerimizde, üniversite hastanelerimizde performansı sadece hizmet ayağıyla değil, eğitim, araştırma ve hizmet kalite standartları ile entegre etmek için sanıyorum uzun süre daha çalışırız.

 

 

Yakın gelecekte böyle bir karar çıkmaz yani?

 

Yani önümüzde seçimler var. Yeni bir hükümet kurulacak. Ondan sonra, benim şahsi görüşüm, eylül-ekim gibi yönetmelik çıkabilir yönünde.

 

 

Performans puanlarını mesleki risk bağlamında mı belirlemeyi düşünüyorsunuz?

 

Bir örnek vereyim. Sezaryeni ele alalım. Kadın-doğum uzmanımız 100 doğum yaptırdıysa, bunların yüzde 70’i sezaryense, primer doğumlarının yüzde 40’ı sezaryense… Burada sezaryenle ilgili bu performansta, 100 doğumun 70’i sezaryen. Kalite, mesleki bilgi birikimindeki standartlar eksik. Dünya primerlerde yüzde 10-15 arasında iken, bizim yüzde 30-40’larda  seyrediyor oluşumuz bilimsel verilerle açıklanmıyorsa, bunun yalnız hizmet sayısı ile değil, bilimsel olarak da verilerle ne kadar örtüştüğü önemli. Tıbbın temel etiği hastaya zarar vermemek, yani mesleki yanlışı yapmamaktır. Yani, 100 doğumun 75’inin sezaryenle yapıldığı bir ortamın tıbbi gerçekleri doğru uyguladığımız anlamına geldiğini bana kimse savunamaz. Savunamayacağınız bir şeyin arkasında nasıl duracağız?

 

Teşekkürler.

sağlık
bakanı
müezzinoğlu
medimagazin'e
konuştu
Yorum (19)
e.y.
HERŞEY BU BASİT 2 CÜMLEDE; Hastanın memnuniyeti demek,her zaman kaliteli hizmet demek değildir... Hastanın isteğini yapmak, her zaman kaliteli hizmet demek değildir...
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Sağlık sisteminin bütününde sorun var.İlk tespit bu olmalı. Nitekim sağlıkta memnuniyet söylemine aykırı düşen , "sağlıkta şiddet sorunu " bunun yada sistem sorunu olduğunun göstergesi.Bu işin partizan , gelir geçer, fırsatçı bakmak yerine akıl fikir yürütmeyle bakılması gerekiyor. Sanıyorum bunu beceremediğimizden, bütünsel bakıp sonuçlar çıkaramadığımızdan, hep gelirgeçer siyasal tercihlerle rantlarla yaklatığımızdan sorunu aşamıyoruz.Bu yüzden sorunu sağlıklı çözme başarımız düşük olacaktır.Yoğunlaşan ve derinleşen sorunlarımız umarım bu birliği sağlamamızı kolaylaştırır. Tüm sağlık sisteminde sorun var.Acillere ve şiddet noktasına gelecek derecede taşma etkisi var.O zaman "sistemin bütününün zaaflarını ve sorunlarını iyi tanımlamak" gerekiyor. Tıpta , sağlık hizmetinde branşa özgü olmadan ortak noktaları vurgulayacağım.Çözümde de bu ortak noktalardan hareket stratejisi oluşturmak lazım.Bu işlerin gruplardan ,branlaşmadan , takım tutar tarzda siyaseten , fırsatçılıkla ilişkileri kurulmadan anlamaya çalışılması gerekiyor. Önce genel tespit yapalım.Sağlıkta eksik olan nitelik sorunu ! Tıpkı iş kazalarında ölümlerde olduğu gibi.Orada da nitelik sorunu var !Bağıntı yada ilintili konu "nitelik" sorunu"dur ! Onunda alt katmında dayatılan ucuz iş gücü halleri var.Sağlıklı değildir ve sağlıkla ilişkilidir. Sorunumuz olan sağlık hizmet alanına odaklanarak devam ediyorum.Eksik olan "nitelik" sorunu ! O zaman nitelik sorunu üzerinden devam edelim ve bu başlıkta yol alalım. Sağlık hizmet alanında ; Nitelikli ve yeterli muayne süresi var mı ? (en aza 15dakika muayne veya nitelikli işlem ve performans anlayışı var mı ? ) Nitelikli kayıt ve bilgi aktarımı var mı ? (sevk sistemi ! ) Nitelikli mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim var mı ? Bunlara evet diyemiyorsak toptan bir değer kaybı yaşarız , yaşıyoruz.Şiddet bunun açık seçik ve üzüntü laflarılya geçiştirdiğimiz göstergesidir. Nitelik sorununu tanımladık ! Peki nitelikle ilintili kavramlar ne olabilir ?Buna cevap araylım , daha farklı bakışa açısı ile bakalım. Nitelik sorunu alt katmanda "liyakat" ve "özerklikle" ilişkili.Sağlık sisteminin diğer sorunu bu.Aslında kültürümüzün sorunu.İş kazalarından ölümledeki arka planda da aynı sorunlar var.Liyakat ve onunla bağıntılı özerklik.Bakın iş yeri hekimi ve iş sağlığı güvenliği uzmanı işverene bağımlı , ücretini ondan alıyor.Akıl ve etik dışıdır.Bakıyoruz , kabül ediyoruz.Eleştirmiyoruz. Eğitim ve mezuniyet sonrası eğitim sorunları sarmalı da liyakat ve onunla bağıntılı özerklik sorunuyla değerlendirmek gerekiyor. Sağlık sisteminde de bugüne kadar dominant olmuş , liyakat ve özerkliğin önüne geçmiş "niteliksiz ve takım tutar gibi olan siyasallaşma " sorunu var.Hiç eleştirmedik.Kabullendik.Arka plan özerklik ve liyakat sorunu gösteriyor. Sağlıkta diğer konu başlığı ve sorun ticarileşme.Sık sık duyduğumuz ideoloji yani sağlıkta genel yaklaşımın sistematiğine özgü bir sorun.Burada yani "ticarileşme" ile bililmsellik arasında sorun var.Bu sorun sağlıkta nitelikli yaklaşımın önünde engel.Bu gereksizlik iş yükü , işlem , maliyetlerin katlanması sorunlarıyla bağıntılı. Daha alt başlık ve branşla ilgili olan teknik konu ise sağlıkta bütünsel yaklaşımın yerine çok parçalı yada "organ hekimliği" yaklaşımının olmasıdır.Daha teknik konudur. Evet.Buraya kadar tekrarlarsak ; "nitelik" , "liyakat" , "özerklik" , "ideolojik-ticairileme" , "bütünsel yaklaşımın zafiyeti" sorunları olarak tekrar özetliyorum. Tüm bunlar, bu kavramlar ve sorunlar sağlıkta dönüşüm adıyla olumsuz çalıştırılmış ,sonuçta sağlıkta ortaya çıkan ; liyakat , siyasallaşma , ticarileşme , performans sistemiyle ideolojik olarak dayatılan ticari ve fırsatçı yaklaşımlar sistemi hem aşırı maliyetli , çok parçalı , niteiksiz , şiddet unsuru olan , acillere taşan iş yüklenmesi gibi çok çeşitli biçimde dışa vurmaktadır. Dejenere olan , niteliksizleşen , empati ve eşgüdümünü dolaysıyla kaybeden insan ilişkileri , insan ve sağlık ortamı şiddet sorunu daha yakıcı ve karmaşık hale getirmiştir. Sağlık çalışanlarının sağlığı da ancak bu nitelik algısının kişisel , kurumsal , bilimsel , yada ihmal edilen ayağı hukuksal tüm dayanaklarıyla sistemi içinde gözetilmesi ile mümkün olabilir. Sistemin niteliğini ve ihtiyaçlarını gözetmemiz gerekiyor ,sistemin merkezine herkesi için nitelik , usul , uygunluk kavramını koymak gerekiyor. Bunları birilerinin değil kamu örgütlenmesiyle ,karşılıklı örgütlü hallerle ,eleştiri ve açıklıkla , bilimsel yaklaşımın işlediği süreçlerle , özerklik kavramlarıyla karşılanması gerektiği çok açıktır. Bu kadar yanlıştan biraz doğruları ayıklayamıyorsak , ayıklayamazsak ! , eleştiri çıkaramazsak aklın kuralları gereği şaşırmak durumunda kalıyorum.Fıtrat deyip geçemiyorum maliyeti ve hasarı yüksektir.Sağlıkta şiddet de maliyetde artmıştır.Hem de çok artmıştır.Empati ve eşgüdüm tamamen kaybolmuştur.Medimagazinde yapılan yorumlarla yukarda yapılan yorumlar şizofrenik bir gerçeklik sorunumuz olduğuna işaret etmektedir.Sağlıklı bulmak çok zor.Nedir gerçek , bu şizofrenik ayrışmanın nedeni nedir , kimin gerçeği , hangi bilimsel değerler ?Buradaki yorumlarla çok açık çelişen sorunlarımız var.Kanıtı Medimagazindedir. Dr.Mücahit Altuntaş iç hastalıkları uzmanı 08/04/2015
0
Cevapla
m. murat
içi boş laflar, vaatler...
0
Cevapla
mehmet demirci
tamamen gaz alma amaçlı, içi boş bir röportaj, imama askere polise hakime savcıya öğretmene gelince maliyede kaynak var sağlıkçıya gelince imkanlarımız bu kadar, hafta sonu çalışan öğretmen bir gün için 200 tl civarı bir ücret alıyor bir doktor neden 40 tl alıyor ki darp edilme riski daha fazla, öğretmene yıpranma payı konusuluyor belkıde verildi sağlıkcıya gelince hala tık yok bırakın bu boş muhabbetlerı ıcraat ıstıyoruz artık,
0
Cevapla
eray demir
Biz de imkanımız olsa çoooook fedakarlık yapardık. Ama ne yapalım, bünyemizin imkanları kısıtlı. Neticede, etten kemikten canlılarız. Aç, susuz, bedava, üstüne küfür dayak yeyip, 7/24 çalışamıyoruz. Makine bile olsa, fazla çalışsa bozulur, dinlenmek ister. Hor kullanılınca yıpranır, işini yapamaz. Sayın yöneticilerimizin, bu durumu anlayışla karşılayacaklarından eminiz. Bizi hor kullanmasınlar. Arıza çıkar !!!
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir