Medimagazin logo

Prof. Dr. Dağdelen: Obeziteyi tedavi edemezsek diyabeti önleyemeyiz

12. Diyabet Parlamentosu’na ilişkin açıklamalarda bulunan Türkiye Diyabet Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Selçuk Dağdelen, "Türkiye obeziteyi önleyemez, tedavi edemezse diyabeti de önleyemez. Obeziteyi mutlaka tedavi etmek zorundayız” sözlerini kullandı
Kaynak: MEDİMAGAZİN
Prof. Dr. Dağdelen: Obeziteyi tedavi edemezsek diyabeti önleyemeyiz
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

MEDİMAGAZİN - Türkiye’de sayısı 12 milyonun üzerinde olan diyabetli hastaların bakım, tedavi ve yaşam kalitesinin artırılması, diyabetli hastaların sorunlarının çözüm bulunması ve toplumsal olarak diyabetin önlenmesi amacıyla Türkiye Diyabet Vakfı tarafından düzenlenen Diyabet Parlamentosu’nun 12’incisi Sosyal Güvenlik Kurumu ev sahipliğinde  Ankara’da düzenlendi.

12. Diyabet Parlamentosu’na ilişkin açıklamalarda bulunan Türkiye Diyabet Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Selçuk Dağdelen, vakıf olarak Sosyal Güvenlik Kurumuyla (SGK) birlikte Diyabet Parlamentosu’nun 12’incisini gerçekleştirdiklerini söyledi.

Parlamento öncesinde TBMM ziyareti

Bakanlıklar ile sivil toplum kuruluşları işbirliğinde gerçekleşen parlamentonun, Türkiye Diyabet Vakfını, Türkiye Diyabet Cemiyetini, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneğini, Diyetisyenler Derneğini, aile hekimleri, dahiliye uzmanları ve hemşireleri, fizyoterapistleri, hasta derneklerini, hastaları ve ilaç endüstrisini SGK’da bir araya getirdiğini belirtti.

Diyabet Parlamentosu’nda bir araya gelen tarafların diyabetle ilgili eksikleri giderebilmek için nelerin yapılması gerektiğini, ihtiyaç ve taleplerin anlatıldığını ifade eden Prof. Dr. Dağdelen, bu kapsamda siyasi parti temsilcileri, bakanlık yetkilileri ve SGK başkanıyla bir araya gelindiğini söyledi.

SGK Başkanı Kürşat Arat ve Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Temel Yılmaz'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen parlamento öncesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının (TBMM), Türkiye'deki siyasi parti grup başkan vekilleri ve temsilcilerinin ziyaret edildiğini belirten Prof. Dr. Dağdelen, hastalarla birlikte diyabetin çözülmeyi bekleyen sorunlarının ilk ağızdan aktarıldığını kaydetti.

“Türkiye Diyabet Vakfı olarak kalıcı bir formülle çözümden yanayız”

Tip 1 diyabette en önemli sorunun yeni teknolojiler olduğuna vurgu yapan ve yeni teknolojilerin tip 1 diyabette geri ödeme kapsamında hastalara sunulabiliyor olması gerektiğini söyleyen Prof. Dağdelen,  bu kapsamda Haziran ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyurulan ‘sensör sorunun çözülmesine’ dair müjdeyi anımsattı. Hastaların bu konudaki beklentilerinin henüz karşılanamadığını şu sözlerle anlattı:

“Hastalarımız tabi çok beklenti içine girdiler ama henüz bu aşamada bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Beklentileri henüz karşılanamadı. Şöyle ki ilan edilen sensör desteği, Aile Bakanlığı kapsamında bir yardım fonu üzerinden ihtiyaç sahibi, maddi gücü zayıf olan 11 bin hastaya sensör desteği yapılması yönünde bir duyum. Oysa bunun bir yardım şeklinde sunulması kalıcı bir çözüm olmayabilir.”

Net bir bilgi olmadığını ancak 14 yaşa kadar tip 1 diyabetli çocukların böyle bir imkandan faydalanabileceğine dair hastalardan duyum aldıklarını  ifade eden Prof. Dr. Dağdelen, “Pilot bölgelerde uygulamanın başladığını öğrendik. Ama hastalarımız da, Türkiye Diyabet Vakfı olarak biz de, bu meselenin SGK kapsamında kalıcı bir formülle çözülmesinden yanayız. Ziyaret ettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Celal Adan,  diğer siyasi parti temsilcileri ve siyasi partilerin başkan vekilleri de bu konuda hastalarımızın taleplerine hak verdiler, destek olacaklarını ifade ettiler” sözlerini kullandı.

 Türkiye Diyabet Vakfı'ndan TBMM Başkanvekili Celal Adan’a ziyaret

Bu durumun Türkiye'de bulunan 28 bin tip 1 diyabetli çocuk ve genci ilgilendirdiğine vurgu yapan Prof. Dr. Dağdelen, “Bunu SGK üzerinden kalıcı bir formülle çözebiliriz diye düşünüyoruz. Ümit ediyoruz ki 2023 yılında Cumhuriyet'in yüzüncü yılına girerken tip 1 diyabette bu teknoloji sorununu halletmiş oluruz” ifadelerini kullandı.

“Türkiye obeziteyi önleyemezse diyabeti de önleyemez”

Tip 2 diyabetle ilgili sorunlara da değinen Prof. Dr. Selçuk Dağdelen, tip 2 diyabetteki sorunların da tip 1’dekine benzer olduğuna işaret ederek,  “Tip 1 diyabette ancak alım gücü yeterli olan hastalar sensör ve pompayı temin edebiliyor. Tip 2 diyabette de şöyle bir durum var; en önemli hazırlayıcı unsur obezite. Türkiye bölge ülkeler arasında obezite sıklığı itibariyle rekor kıran bir ülke.

Şu anda obezitenin tedavi ve yönetimine baktığımızda yine tip 1 diyabetteki teknolojinin kullanımına benzer şekilde; alım gücüne dayalı bir sağlık hizmeti elde edebilme şansı olduğunu, bir eşitsizlik olduğunu görüyoruz. Türkiye obeziteyi önleyemez, tedavi edemezse diyabeti de önleyemez. Obeziteyi mutlaka tedavi etmek zorundayız.” değerlendirmesinde bulundu.

Diyetisyenlerin çoğu özelde

Obezite tedavisinin 3 aşaması bulunduğunu ve bunların; yaşam tarzı ve beslenme,  ilaçlar ile ameliyatlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dağdelen, bu 3 hizmetin ulaşılabilirliğini değerlendirdi.

Birinci basamakta yaygın diyetisyen hizmeti sunulmasına yönelik bir takım problemler bulunduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Selçuk Dağdelen, “Halihazırda diyetisyenlerin çoğunun üç büyük şehirde, çoğunlukla da özel kurumlarda ya da özel ofislerde hizmet sunduğunu belirterek şunları kaydetti:

“Oysa obezite tüm Türkiye'ye sathında görülen bir problemdir. Türkiye'nin her yerinde, ilçe devlet hastaneleri de dahil olmak üzere, kamuda diyetisyen tahsis edilmesine ihtiyaç var.”

Diyetisyen istihdamı üzerine de açıklamalarda bulunan Dağdelen, “Diyetisyen Derneği’nin Diyabet Parlamentosu’nda da vurgulandığı üzere Diyabet 2020 Durum Değerlendirme Raporu’na göre yılda yaklaşık 5 bin civarı yeni diyetisyen mezun oluyor Türkiye'de. Dolayısıyla aslında atanacak yeterli sayıda diyetisyen yetiştiriliyor. Ancak bu diyetisyenlerin çoğu metropollerde ve özelde istihdam ediliyor. Oysa bir halk sağlığı meselesi diyabet ve obezite. Bu nedenle tüm Türkiye'ye çapında kamuda diyetisyen istihdamı gerekiyor.”

“Dünya diyabeti neyle tedavi ediyorsa Türkiye’de bu tedaviye ulaşmalı”

Obezite ilaçlarının pahalı ilaçlar olmaları ve SGK geri ödeme kapsamında bulunmamaları nedeniyle hastalar tarafından kendi ücretlerini kendileri ödeyerek temin edildiğini ifade eden Prof. Dr. Dağdelen, bu durumun tehlike yaratabileceğini  “Artık hastalar doktor önerisi olmadan kendi kendilerine zayıflamak için reçetesiz ilaçları dışarıdan temin ediyorlar. Özellikle doktor olmayan bazı meslek grupları da diyetisyenler, yaşam koçları, spor salonlarındaki eğitmenler zayıflamak isteyen ya da forma girmek isteyen herkese bu ilaçları öneriyor.

Bunlar ilaçtır ve reçetesiz kullanılmamalı. Endüstriden beklentimiz bunların maliyetlerini düşürecek stratejiler geliştirilmesi. Çünkü hem diyabet hem de obezitede önemli bir grup hastanın bu ilaçlara ihtiyacı var. Delik büyük yama küçük. Yani maliyet çok ihtiyaç çok. Biz Diyabet Vakfı olarak şöyle bir öneride bulunduk, aynı grup olan, örneğin GLP 1 analogları gibi ilaçların geri ödenen en ucuzuna göre bir geri ödeme planı çıkartılabilir. En ucuzu geri ödeme kapsamında baz alınıp geri kalanında katkı payı istenebilir.

 Aksi takdirde reçetesiz ve endikasyonsuz ilaç kullanımı önlenemez bir noktaya gelebilir. Bu bizi endişelendiriyor.” ifadelerini kullandı.

Türkiye'de son 5 yıldır özellikle tip 2 diyabette pek çok yeni ilacın artık yaygın olarak Türkiye'ye girmediğini, kullanılamadığını ancak civar ülkelerden kişilerin kendi ücretini ödemesi mukabilinde temin edildiğini ifade eden Prof. Dr. Dağdelen, bu durumun endişe yarattığını bildirdi.

Dünya diyabeti neyle tedavi ediyorsa Türkiye’deki diyabetli hastaların da bu tedaviye ulaşması gerekliliğine vurgu yapan Prof. Dr. Dağdelen, bunun için de maliyet azaltılması ve formüller geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Tip 2 diyabette endikasyonsuz ilaç kullanımı nedeniyle bir ilaç israfı yaşandığını bildiren Prof. Dr. Dağdelen, uygunsuz başka ilaçların kullanımının endişe verici olduğunu  belirterek ilaçların endikasyonu ile kullanılmasını sağlayacak kontrol mekanizmalarına ihtiyaç olduğu vurgusunu yaptı.

Obezite tedavisi özel sağlık hizmeti olarak sunuluyor

Obezite cerrahi ameliyatların da çoğunlukla kamu dışında özel hastanelerde yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Dağdelen, obezite tedavisinde kamuda diyetisyene ilaca ve ameliyata ulaşılamadığını, tedavinin çoğunlukla özel sağlık hizmeti olarak sunulduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Selçuk Dağdelen, sözlerini şöyle özetledi:

“Obezite gibi bir halk sağlığı meselesinin kamu sağlık hizmetleri kapsamında tedavi edilebiliyor, yönetilebiliyor olması gerekir. Bunun için kamuda diyetisyen istihdamının yanı sıra diyabet hemşireliğinin bir norm kadro olarak tanımlanması gerekir.

Diyabet hemşireleri tam bu hasta grubunu ve bu hasta grubunun ihtiyaçlarını öğreniyor. Fakat böyle bir kadro tanımlaması olmadığı için başka servise kaydırılabiliyor. O yüzden diyabet hemşireliği için kadronun net olarak tanımlanması çok önemlidir.

İkincisi obezite ilaçlarının endikasyonuyla geri ödeme kapsamında olması gerekir. Endikasyon halinde yine multidisipliner çok merkezli konseylerin ve ekiplerin kararıyla obezite cerrahisinde deneyimli merkezlerde uygulanması gerekir. Deneyimsiz merkezlerde de çok ağır, hatta mortal komplikasyonlara yol açabilecek tedaviler nedeniyle dikkatli ve kontrollü olunmasında fayda var.”

 

turkiye diyabet vakfi
selcuk dagdelen
diyabet
obezite
diyabet parlamentosu
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir