17-20 Kasım 2011 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen Akdeniz Çok Disiplinli Onkoloji Forumu (MMOF) çeşitli ülkelerden 500 hekimi biraraya getirdi.
Akdeniz ülkeleri arasında onkoloji alanında iş birliği yapmak ve Akdeniz ülkelerindeki onkologların çalışmalarını duyurabilmek için bir platform sağlamak olan MMOF’de, onkoloji alanında yeni geliştirilen ve kullanıma giren ilaçlar hakkında bilgiler aktarıldı.
Kongrede özellikle yeni gelişen hedefe yönelik ilaçlar hakkında bilgi verilirken, metastatik renal hücreli karsinoma tedavisindeki yenilikler de tartışıldı.
Metastatik renal hücreli karsinomada son zamanlarda gündeme gelen yeni tedavileri ve bu tedavilerin etkinliğini Amerikan Hastanesi Medikal Onkoloji Departmanından Prof. Dr. Nil Molinas Mandel ile konuştuk.
Metastatik renal hücreli karsinoma tanısı nasıl konmakta?
Böbrek kanserinin başlıca klinik belirtileri idrarın kanlı gelmesi, bel hizasında boşluklarda ağrı ve batında kitle olarak sıralanabilir. Metastaz yaptığı zaman da şikâyetler, metastazın bulunduğu yere göre değişmektedir: Kemikteyse o bölgede yoğun ağrı, akciğerlerdeyse öksürük ve nefes darlığı, karaciğerdeyse şişkinlik ve bazen sarılığa yol açan bulgularla karşımıza çıkabilir.
Bazen de batında büyük kitleler oluşabilir. Tanı için ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, bazen manyetik rezonans ile görüntüleme, kemik metastazından şüphe varsa kemik sintigrafisi ve belirti olursa da beyin manyetik rezonans ile görüntüleme yapılmaktadır.
Metastatik renal hücreli karsinomada tedavi seçenekleri nelerdir?
Soliter metastazla başvuran hastalar için cerrahi girişim uygun bir seçenektir. Genel durumu iyi olan hastalarda da metastazların varlığına rağmen nefrektomi önerilmektedir. İnoperabl metastatik hastalıkta hedefe yönelik tedaviler, yeni damar gelişmesini engelleyen antianjiyogenik tedaviler ve immünoterapiler uygulanmaktadır. Metastatik böbrek kanseri tedavisinde hormon tedavisi ya da sistemik kemoterapi etkili değildir. Birçok çalışma sonuçlarına göre, kemoterapiye yanıt oranı yüzde 6 kadardır.
Yüksek doz interlökin-2 gibi immün tedaviler, uzun süre tek etkin tedavi yöntemi olarak kullanılmıştır. Bu tedavinin yanıt oranı yüzde 15 kadardır ve genellikle uzun sürelidir. Ortalama yanıt süresi 54 aydır. Ancak oldukça toksik bir tedavidir ve yaygın olarak kullanılmamaktadır. Sepsis benzeri sendroma yol açabilir. İnterlökin-2 bazen daha düşük dozlarla da kullanılabilmektedir. İnterferon uygulanması ile yüzde 10 kadar yanıt elde edilebilir. Genellikle haftada 3 kez 5-10 MU olarak cilt altından uygulanır.
Günümüzde böbrek kanserinin tedavisinde biyolojik tedaviler yoğun ve etkili bir biçimde kullanılmaktadır. Hücre içi ileti yolaklarının anlaşılmasından sonra, bunları bloke eden multikinaz inhibitörleri kullanıma girmiştir. Bunlardan oral yolla kullanılan 4 tanesi metastatik böbrek kanserinin tedavisi için onay almıştır. Bunlar sorafenib, sunitinib, temsirolimus ve pazopanibtir. Sunitinib bir multikinaz inhibitörü olup, 4 hafta kullanılır ve sonraki 2 hafta ara verilir. Diğer bir tirozinkinaz inhibitörü olan sorafenib de ağız yoluyla kullanılmaktadır. Sorafenib ile plaseboya göre yaşam oranında artış sağlanmaktadır. Diğer bir ilaç da pazopanibtir. Bu ilaç hem sinyal ileti yollarını bozar hem de vasküler endotelyal büyüme faktörü inhibitörüdür.
Damar yoluyla kullanılmakta olan temsirolimus, hücre büyümesinde ve anjiyogeneziste rol oynayan mTOR kinaz aktivitesini inhibe eder. Özellikle kötü prognozlu hastalıkta daha etkili olduğu gözlenmektedir.
Metastatik renal hücreli karsinomada VEGF-TKI tedavisinde progresyon ya da intolerans geliştiğinde hangi tedavi kullanılabilir?
Sorafenib veya sunitinib tedavisi altında progrese olan hastalar için mTOR kinaz inhibitörü olan ve oral olarak kullanılan everolimus tedavisi önerilmektedir. Bu tedavi ile hastalıksız sağkalım plaseboya göre iki misli artmıştır. Everolimus tedavisi rahat tolere edilmektedir. Ancak karaciğer yetersizliği bulunanlarda doz azaltılması gereklidir.
VEGF-TKI grubu dışında beklenen yeni tedavi nedir?
VEGF-TKI grubu dışındaki tedaviler, anti-VEGF monoklonal antikor olan bevasizumab tedavisi ve mTOR kinaz inhibitörleri tedavisidir.
Kullanılan tedaviler hasta yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?
Metastatik böbrek kanseri tedavisinde gördüğünüz gibi son yıllarda birçok ilaç kullanıma girmiştir. Bu ilaçlarla hem hastalıksız sağkalım hem de genel sağkalım uzamaktadır. Tedaviye bağlı el-ayak sendromu, cilt reaksiyonları, bulantı, ishal, iştahsızlık gibi çeşitli yan etkiler ortaya çıksa da, semptom kontrolü sağlanmakta ve yaşam kalitesi artmaktadır. Sunitinibe ve bevasizumaba bağlı hipertansiyon atakları ve proteinüri ortaya çıkabileceği akılda tutulmalıdır. Everolimus ve temsirolimus ile diyabetik hastalarda kan şekeri regülasyonu bozulabilir ve pnömoni gibi enfeksiyonlara eğilim artabilir.
Progresyon ve intoleransı nasıl tanımlarsınız?
Progresyon, mevcut metastazların boyutlarında artış veya yeni lezyonların ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Küçük lezyonlarda yüzde 25 boyut artışı çok anlamlı olmayabilir. Buna karşılık büyük lezyonlarda bu oranda artış görülmesi progresyona işaret etmektedir.
Tedaviye bağlı yan etkiler bazen tedavinin kesilmesini gerektirecek düzeyde olabilir. Başlangıçta bu yan etki geçinceye kadar beklenir ve sonra ilaç dozu yüzde 20-25 kadar azaltılarak tedaviye devam edilir. Uzun bir dinlenme dönemine rağmen toksisite düzelmezse veya düşürülmüş dozlarla da aynı toksisiteler yaşanırsa bir kez daha doz azaltımına gidilir. Bu yan etkilerin devamı halinde intolerans söz konusudur ve tedavi kesilmelidir.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz Hocam.
Ben teşekkür ederim.