Pandeminin ardından bu yıl ilk kez yüz yüze gerçekleştirilen Avrupa Endokrinoloji Kongresi'nde (ECE 2022) 100'den fazla ülkeden gelen binlerce hekimin gündeminde hormonlar vardı. İtalya'nın Milano kentinde 21-24 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen ECE 2022'de, hormonların neden olduğu yüzlerce kronik hastalığa dikkat çekilerek dünyada ilk kez 23 Mayıs tarihi, "Avrupa Hormon Günü" olarak ilan edildi. Kanserden diyabete, 200'den fazla hastalığın asıl nedeni olan ve büyük bir halk sağlığı sorunu olarak görülen hormonlar, Avrupa Parlamentosu'nun da gündemine girdi.
Kongrenin açılış seremonisine video konuşması ile katılan Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı ve Polonya Eski Başbakanı Dr. Ewa Kopacz, hormon bozukluklarına bağlı hastalıklara dikkat çekti. Bu konuda politikacılar ve sağlık bakanlıkları nezdinde de farkındalık çalışmaları yapılacağına değindi. Konunun, Avrupa Parlamentosu'na taşınmasında büyük katkısı olan Avrupa Endokrinoloji Derneği Üyesi ve Hacettepe Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, Demirören Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulundu.
Aynı zamanda Avrupa Endokrinoloji Derneği Üreme ve Gelişim Endokrinolojisi Alan Lideri de olan Prof. Dr. Yıldız, hormonların kanserden diyabete, kısırlıktan kalp hastalıklarına, 200'den fazla hastalığın asıl nedeni olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Yıldız, "Üç yıl önce hormonların Avrupa sağlık politikaları üzerindeki önemine dikkat çekmek üzere Avrupa Parlamentosu'nda düzenlediğimiz oturum ve bu konuda hazırladığımız geniş katılımlı teknik rapor sonrasında bu yıl ilk kez 23 Mayıs'ta Avrupa Hormon Günü etkinliğini düzenliyoruz" dedi.
"Obezite bir yeme sorunu değil hormonal bir hastalık"
Avrupa'da yetişkinlerin yarısından fazlasında ve her 3 çocuktan birinde obezite görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Yıldız, "Obezite aslında bir yeme bozukluğu değil, altta yatan hormonal nedenleri olan ciddi ve ölümcül bir hastalık. Tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları ve kanserlerin de yer aldığı 200'den fazla hastalığın riskini ciddi oranda artırıyor ve Avrupa'da her yıl 1.2 milyonun üzerinde ölüme neden oluyor. Obezite, eşlik eden Tip 2 diyabet veya kalp damar hastalığı olan kişilerde yaşam süresinden 5 ila 20 yıl çalıyor. COVID -19 pandemisi sırasında da obezitesi olan kişilerin enfeksiyona daha kolay yakalandıklarını, hastalığı daha ağır geçirdiklerini ve ölüm risklerinin arttığını da gözlemledik. Bu ve diğer etkileri nedeniyle hormon bozukluklarının çok yakından takip edilmesi gerekiyor. Ülkelerin sağlık politikalarında bu farkındalığı yaratmak için ilk adımı bu şekilde atmış olduk" diye konuştu.
"İlk kez 4 yıl önce Parlemento'da ben de bir konuşma yaptım"
Prof. Dr. Yıldız, 2018 yılında Avrupa Parlamentosu'nda (AP) "Hormonlar ve Hastalıklar" başlıklı bir oturum düzenleyerek ilk kez konuya dikkat çektiklerini anlatarak şunları söyledi:
"Ben de bir konuşma yapmıştım, hormonların Avrupa sağlık politikasındaki önemini değerlendirdik. Burada 4 tane konu ön plana çıktı. Bir tanesi obezite, ikincisi kanser, üçüncüsü nadir endokrin hastalıklar ve dördüncüsü de hormon bozucu kimyasallar. Hormonlar çok iyi bilinen bir konu değil. Bu nedenle hormonların bilinirliğinin artırmak için son birkaç yıldır Avrupa Endokrinoloji Derneği olarak çalışmalarımız sürüyor. Bugün 2022'de ise 23 Mayıs tarihini de bu nedenle Avrupa'da Hormon Günü olarak ilan ettik ve bundan sonra Avrupa içindeki bütün ülkelerde bugünün, hormonların sağlıktaki önemini vurgulamak için devam etmesini planlıyoruz. Bu yıl açılışta AP Başkan Yardımcısı Polonya'dan Dr. Ewa Kopacz da bizimle beraberdi. Kendisi de Avrupa sağlık politikaları içinde özellikle hormonların rolü, hormonların obezite gelişiminde, kronik hastalıklardaki önemi ve bu öneme yönelik kendilerinin de parlamentoda bizim önerimizle almakta oldukları tedbirlerden bahsetti."
"Türkiye AB'ye girse obezitede birinciliği alır"
Avrupa'da her iki kişiden birinin obez ya da fazla kilolu olduğunu anlatan Prof. Dr. Yıldız, Türkiye'de de durumun parlak olmadığına değinerek "Yine Avrupa'da her 3 çocuktan 1'inin ise obezitesi ya da fazla kilosu var. 18 yaşına kadar bir çocuk, 2,5 yılını ekran başında geçiriyor. Bu oran, okulda geçirilen süreden daha yüksek. Türkiye olarak bugün Avrupa Birliği'ne girsek, obezite alanında birinciliği alıyoruz. Çünkü Türkiye'de de ne yazık ki her 3 kişiden 1'inin obezitesi ya da fazla kilosu var." dedi.
Obezitenin birçok hastalık için büyük bir risk faktörü oluşturduğuna da değinen Prof. Dr. Yıldız, "Öyle ki Tip 2 diyabet vakalarının yüzde 80'inden, kalp hastalığı vakalarının yüzde 55'inden, kanserlerin ise yüzde 40'ından obezite sorumlu. Obeziteli bir kişi, beraberinde kalp hastalığı veya şeker hastalığı da varsa ömründen 5 ila 20 yıl gidiyor. Bugün Türkiye ve Avrupa'da, her yıl 1,2 milyon ölüm, obeziteye bağlı olarak gelişiyor ve obezitenin gelişiminde de hormonlar son derece önemli rol oynuyor" diye konuştu.
"Gereksiz antibiyotik kullanımı dahi obezite nedeni"
Obezite riskinin daha anne karnındayken başladığını vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, özellikle bu dönemde gereksiz antibiyotik kullanımının bile ileride obeziteye yol açabildiğini belirtti. Prof. Dr. Yıldız, şu bilgileri verdi: "Bu çok önemli bir nokta. Erken bebeklik döneminde gereksiz antibiyotik kullanımı ve böylelikle bağırsak floranısının değişmesi, o bebeğin 3 yaşındaki kilosunun yanında 13, 23 ve 33 yaşındaki kilosunu da etkiliyor. Çünkü gereksiz antibiyotik kullanımı bağırsak florasını bozuyor ve bağırsaktaki iyi mikropların ortadan kalkmasına neden oluyor. Kötü olan mikropların hem kendileri, hem de salgıladıkları bazı maddeler bağırsaktan dolaşımımıza geçiyor ve bu da birçok organda, karaciğerde yağ dokusu ile iletişim halinde oluyor. Buralardaki normal fonksiyonu bozuyor. Mikrobiyotanızın bozulması, obezite riskinizi de belirgin oranda artırıyor. Sadece bebeklikte değil, erişkin dönemde de nasıl beslendiğiniz, bağırsak floranızı etkiliyor."
"Günlük hayattaki 1500'den fazla kimyasala dikkat"
Hormonları bozan kimyasallara da dikkat çekerek bunların AB ülkelerinde yılda 270 milyar Euro'ya varan sağlık harcamasına neden olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Yıldız, "Vücudumuzdaki hormonların normal çalışmasını bozan ve bizim dışarıdan soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz yemek ya da cildimiz aracılığıyla aldığımız bazı kimyasallar var. Bunların 1500'den fazla olduğunu biliyoruz. Bu kimyasallar vücudumuzda hormon benzeri ya da hormon karşıtı etkiler yaparak sağlıklı olma durumunu bozuyor. Biz bu kimyasalların başta üreme fonksiyonunu bozup kısırlık olmak üzere, diyabet, obezite, tiroid hastalıklarına neden olduklarını biliyoruz. Ve bugün Avrupa Birliği'nde yıllık 270 milyar Euro'ya ulaşan bir sağlık harcamasına neden oluyorlar. Böcek ilaçları, kozmetik ürünler, oyuncaklar, mobilyalara kadar hayatımızdaki pek çok üründe var bu kimyasallar. Örneğin bebekler için kullandığınız temizlik malzemelerinde, şampuanlarda koku ve parfüm içermeyen ürünleri tercih etmek önem arz ediyor."