Geçtiğimiz günlerde (21 Temmuz 2012, Hürriyet) Ayşe Arman, “İşte böyle izleniyoruz” başlıklı bir yazı yazdı. Sevgili Arman’ın kadın sorunlarına duyarlılığı, genç kızlarımızın çağdaşlaşmasına katkılarını kimse tartışamaz. Anılan yazısı, kadınların fişlenmesi üzerine. Okumamış olanlar için aynen alıyorum. Çünkü bu kez, onun görüşüne katılmıyorum.
“Bu ülkedeki kadınların, hamilelerin, doğum yapanların, annelerin, anne olmak istemeyenlerin, kürtaj yaptıranların, düşük yapanların fena halde takip edildiğini, izlendiği, fişlendiğini yazdık çizdik.
"Benim bedenim, benim kararım!" dedik.
"Neden karışıyorlar?" dedik.
"Biz biliriz, bizim için neyin doğru, neyin iyi olup olmayacağını" dedik.
Sağlık Bakanlığı'nın bize cevabı çok basit oldu.
"Yok öyle bir şey!"
İzlenme, fişlenme gibi sevimsiz şeyler yok.
Peki bu ne?
Şu anda elimde tuttuğum şey ne?
Ben söyleyeyim 14-49 yaş arası Kadın İzleme Fişi.
Cinsel sağlık bilgileri, ilk adet yaşı, dismonora, adet sıklığı, düzeni, süresi, adetten kesilme yaşı, ilk evlilik yaşı, ilk doğum yaşı, talasemi taşıyıcılığı, doğurganlık bilgileri, toplam gebelik sayısı, canlı doğum sayısı, ölü doğum sayısı, yaşayan çocuk sayısı, isteyerek düşük sayısı, kendiliğinden düşük sayısı, ölen çocuk sayısı, alışkanlıklar, sigara, alkol, madde, kullandığı ilaçlar...
Gebelik öyküsü, gebelikleri, doğumun veya düşüğün gerçekleştiği tarih, doğumdaki veya gebelikteki düşükteki gebelik hatası, doğum şekli, doğumun gerçekleştiği yer...
İlk adet tarihimden devlete ne?
Siz bu formu dolduracaksınız Aile Hekimi'nize vereceksiniz...
O da Sağlık Bakanlığı'na gönderecek.
İyi güzel de benim ilk adetimden devlete, Sağlık Bakanlığı'na ne?
Neden bu bilgiyi onlara vermeye mecbur tutuluyorum?
Herhalde utandıkları için olsa gerek...
Yoksa hepimizin ilk sevişmesini...
Haftada kaç kez, hangi pozisyonda seviştiğimizi sormamışlar.
Ama merak ettikleri kesin!
Olacak şey değil.
Bu iktidar, "Dindar insanları fişliyorlar!" diye bağırarak gelmedi mi, her türlü fişlenmeye karşı olduklarını bangır bangır bağırmadılar mı?
Bu ne perhiz ne lahana turşusu!”
................
Sağlık Bakanlığı’nın Aile Hekimlerinden doldurulmasını istediği formdaki konuların biri dışında, diğerlerinin önemli olduğuna Ayşe Arman da katılıyor ki, onlar hakkında bir isyanı yok. Bildirilmesini gereksiz gördüğü ve “Devlete ne?” diye sorduğu, ilk adet tarihi.
Halbuki bir toplumdaki kadınların ilk adet tarihi çok önemli ve Devlet’in çağdaş halk sağlığı hizmetinin yanı sıra erken gebeliklerin önlenmesi dahil, cinsellik eğitimi politikalarını geliştirebilmesi için bunu bilmesi gerek. Nedenini kısaca özetleyeyim.
Obez çocuklar, daha erken adet görür
Oniki yaşından önce adet görme, gerek meme, gerekse endometriyum ve yumurtalık kanseri gelişmesi için bir risk faktörüdür. Erken adet görenlerde anksiyete, depresyon ve intihara teşebbüs ihtimali, toplum ortalaması ve geç adet görenlere oranla daha yüksektir.
Erken adet görme, astım ve kalp damar hastalıkları için bir risktir. Obez çocuklar, daha erken adet görür. Obez olmasalar bile erken adet görenler, ileride şişmanlamaya meyillidir. Erken adeti ve obesiteyi denetleyen genler arasında bir ilişki bulunmuştur. Bilindiği gibi obesite kalp hastalığı ve tip2 diyabetin başlıca risk faktörüdür. Dolayısıyla erken adet ileride ortaya çıkabilecek bazı hastalıkların da işaretidir. Erken adet görenlerin yaşam süresi daha kısadır. Bütün bunların yanı sıra, dişi insanın ilk adet gördüğü tarih, gebe kalabileceğinin de bir göstergesidir.
Gelişmiş ülkelerin tamamı bilir
Kızlar, farklı yaşlarda adet görmeye başlar. Bu fark, dişinin biyolojisi, genetiği ve beslenme gibi çevre faktörlerinden etkilenir. Küresel adet görme ortalaması kimi yayınlara göre 13, kimilerine göre 14’tür ve son yüzyılda düşüş gözlenmektedir. Gelişmiş ülkelerin tamamında devlet, kız çocuklarının ilk adet yaşını bildiği halde, her ülkede yeterince bilgi toplanmadığından, düşme hızı ve düşme nedenleri bilinmemektedir.
İlk adet yaşı ortalaması örneğin A.B.D. ve İran’da 12.5, Kanada’da 12.72, Birleşik Krallık’ta 12.9, İzlanda’da 13.06, Avrupa Birliği’nde 12.7, Mısır’da 12.44. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Endokrinoloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Zeynep Atay ve arkadaşlarının, 6 – 18 yaş aralığındaki 4868 kız öğrenciyle gerçekleştirdiği ve 2011 yılında Pediatrics adlı uluslararası hakemli dergide yayınlanan araştırmaya göre, İstanbul’da yaşayan ve Türkiye genelini temsil ettiğini kabul ettikleri kız çocuklarımızda adet başlama yaşı 12.74’tür. Bu yaş, gelişmiş ülkelerdeki ile gelişmekte olanlar arasındadır. Kırk yıl önceki değerlerle karşılaştırıldığında bir fark gözlemeyen araştırıcılar, gelişmiş ülkelerdeki gibi büyüme ve gelişme temposundaki değişimi tanımlayan “yüzyılın eğilimi”nin (secular trend) durduğu sonucuna varmıştır.
Atay ve arkadaşları, yüksek sosyoekonomik gelir grubundaki kız çocuklarımızın 0.4 yıl, yani 4.8 ay daha erken adet gördüğünü, kırk yıl önce bu farkın 0.8 yıl ( 9.6 ay) olduğunu bildirmektedir. Ekonomik durumu daha iyi olanlarda ergenliğin daha önce başlaması ile daha fazla süt, yumurta, tavuk ve balık tüketimi arasında ilişki bulunmamış, ancak vücut kitle indeksi (BMI) daha yüksek, yani daha kilolu kızların, tıpkı çok sayıdaki yabancı yayınlardaki gibi, daha erken adet gördüğü sonucuna varmıştır.
Ne yazık ki ülkemizde yukarıda kısaca özetlediğime benzer yayınların sayısı çok azdır ve adet başlangıç yaşını sadece belli parametreler açısından inceleyebilmiştir. Üstelik yöresel dağılımı araştırmamıştır.
NEDENLERİ ARAŞTIRILACAK
Sağlık Bakanlığı’nın nihayet toplamaya başladığı bu veriler sayesinde, en azından kızlarımıza zamanında hijyen kurallarını öğretebilecek, okullardaki kız tuvaletlerine ne zaman temiz pet ve bunların atılacağı çöp kutularını koyacağımızı belirleyecek, böylelikle tuvaletleri tıkanmaktan kurtaracağız, gelişmişliğin bir işareti olan cinsellik eğitimini kaç yaşından itibaren vermemiz gerektiğini, bu eğitimin içeriğini ve Batı’nın başının belası onlu yaşlardaki istenmeyen gebeliklerden korunmayı ne zaman anlatmamız gerektiğini saptayacağız.
Erken adet görmüş kadınlarımıza daha iyi sağlık hizmeti verecek, ileride tutulabilecekleri hastalıkları önleyebilme şansını yakalayacak, daha kaliteli ve uzun bir yaşam sağlayacağız.
Erken adet görmenin nedenlerini araştıracak, belki de adet yaşını denetleyen gen bölgeleri ile diğer hastalık yapıcı genler arasındaki ilişkiyi inceleyerek dünya kadınının obesite, kalp damar hastalıkları, ruh sağlığı gibi temel sorunlarına çözüm bulacağız.
Fişleme gayreti değil
Kısacası ilk adet yaşını sorma bir fişleme gayreti değil, kadınlarının sağlığına değer veren ülke olmaya doğru atılan gecikilmiş bir adımdır. Bu, bırakın Avrupa Birliği’ndeki, İran’daki halk sağlığı normlarına ulaşabilmemiz için vazgeçilmezdir.
Aslında Sağlık Bakanlığı’nın doldurulmasını istediği formda ilk adet yaşının yanı sıra, göğüslerin ilk oluştuğu, pübik kılların ilk belirdiği yaşı, (erkeklere de, cinsel organların ilk geliştiği ve pübik kılların ilk çıktığı yaşı) hatta ilk sevişmemizin tarihini de sormaları gerekiyordu. Böylelikle Durex’in yıllar önceki bir dünya araştırmasında Türkiye için 17.8 olarak belirlediği ortalamanın hala geçerli olup olmadığını da anlamamız mümkün olurdu.
Ama ilk seviştiğimiz tarihin yanı sıra, yaşam boyu kaç partnerimiz olduğu, haftada kaç kez ve nasıl seviştiğimiz meselesi de merak ediliyor elbette. Ama bunları merak eden sevgili Ayşe Arman, senin tahmin ettiğin gibi “Bu iktidar” değil. Dünyayı cinsel yolla geçen hastalıklardan ve erken doğumlara bağlı ölümlerden arındırmaya çalışan Dünya Sağlık Örgütü. Şimdilik Endonezya, Tayland, Mozambik ve Güney Afrika için bilgi var. Yakında bizde de bu bilgi toplanırsa, hiç şaşma.