Medimagazin logo

Hekimlik, Doktorluk ve Hekim Öğretmenliği

Kaynak: MEDİMAGAZİN OKUYUCU KÖŞESİ
Hekimlik, Doktorluk ve Hekim Öğretmenliği
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Dünyada bazı meslekler vardır ki, hakkını vermeden yapamazsınız.

Öğretmenlik, liderlik, askerlik ve hekimlik…

Listeyi uzatmak mümkün…

Kötü öğretmen gençleri, kötü asker orduyu, kötü lider de devleti tehlikeye sürükler.

Kötü hekimlik ise öldürür. Gayet açık ve net: öldürür.

Hekimlere doktor da denir.

Doktor yunanca “öğretici” demektir. Bir nevi öğretmendir aslında. Genç hekimleri eğitir, halkı eğitir, kendini eğitir…

Doktor liderdir. Toplumu peşine sürükler gider.

“Şunu yemelisiniz, şuna faydası vardır” diye söyler, tüm toplum da onu yer. Ya öyle yer, ya böyle yer; ama yer.

O halde hekimlik; doktorluktur, liderliktir ve öğretmenliktir.

İşte üniversitelerdeki “kaliteli” öğretim üyelerinin önemi buradan gelmektedir.

Çeşitli sebeplerle, eğitim hayatımın değişik evrelerinde birden çok tıp fakültesinde bulunma şansım oldu. Gördüğüm en net olgu ise şuydu; Türkiye’de küçük ve yeni kurulan; “perifer üniversite olarak tabir edilen” üniversiteler daha iyi eğitim veriyordu. Aslında bu beni çok şaşırttı. Çünkü ben de Türkiye’nin en köklü üniversitelerinin birinden mezun olmuştum. Ama o zamanlar; açık söyleyim sebebini anlayamamıştım.

 

Şimdi anlayabiliyorum.

Çünkü perifer üniversiteler gerçekten hekim yetiştirmeyi amaç edinmiş kurumlar. İyi pratisyen hekim yetiştirmekten gurur duyabilen onura sahipler. Tıpta uzmanlık sınavı onlar için gerçekten ikinci planda. Alanında başarılı ancak “kartel*” soyadları tarafından yükselmelerine izin verilmemiş, yetkin “hekim öğretmenlere” kapıları sonuna kadar açık. Son olarak; bu kurumlardaki öğretim üyelerinin çoğunun, saat ikiden sonra gitmesi gereken bir özel muayenehaneleri yok. Onlar için öğrencileri var.

 

 

Hepimizin ortak kaygısı para kazanmak. Bu kaygı, eğitimin önüne geçerse o zaman tehlike başlıyor.

Ancak unutulmaması gereken nokta; eğitimin muayenehane konusuna indirgenemeyecek kadar mühim bir olay olması…

Eğer bir öğrenci saat 11.30’da gittiği hocasının kapısını kilitli buluyorsa, üniversitelerdeki pratik dersleri asistan hekimler vermek zorunda kalıyorsa, tıbbi beceriler hekim olmayanlardan öğreniliyorsa, orada bir sıkıntı vardır. Bunun siyasetle, politikayla, şunla ya da bunla izahı yoktur.

Ve bu çalışma biçimini benimseyenlerin ülkem için hiç mi hiç faydası ya da savunulacak tarafı yoktur.

 

Yazının bu satırına kadar gelebilenler kuşkusuz şu sözleri mırıldanacak:

“Ağacın gövdesine balta ile vurmuşlar, sapı bendendir demiş”

Evet, sapımız sizlerden; ama biz daha iyi nesillerin, daha iyi hekimlerin varolduğu bir Türkiye istiyoruz. Hekimlik değerlerinin muayanehanelerin kapısına sıkıştırılmasını istemiyoruz ve bu durumun, bu şekilde lanse edilmesini asla kabul etmiyoruz.

 

 

Serbest çalışmak bir haktır. Buna inancım sonsuz. Para kazanmak da bir haktır. Buna da inancım sonsuz.

Serbest çalışırken genç hekim ve hekim adaylarının zarar görmemesi de toplumun bir hakkıdır. Bu bağlamda; eğitim ve hizmet sektörlerinin birbirinden bir şekilde ayrılması özünde doğrudur. Yanlış olan,  gerçekten “hekim öğretmenliğini” seçenlere verilecek ücretlerin uluslararası standartların altında kalmasıdır.

 

Hepimizin malumu bir söz vardır:

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” diye söylenir…

Hekim öğretmenliği seçenler kimsenin kölesi olmadan, onurlu, adil ve ülke şartlarının üzerinde dolgun bir ücret almalıdırlar. Genç hekimleri yetiştiren bu ulvi insanlar, toplumun geleceğinin yegane mimarlarıdır. Zaten doktorluğun önünde gelen ünvanlarını da buna borçludurlar.

Bu yüzden, mevcut yasalardan sonra eğitim bitiyor diye feryat edenler bir kere daha düşünsünler; dolgun ücretler verilmesi durumunda figan etmeye devam edecekler mi? Ya da söylemlerini değiştirip bizler kaliteli eğitim vermeye devam etmek istiyoruz diyerek, hak ettikleri ücretler için “haklı ve desteklenebilir” bir mücadeleye girişecekler mi?

 

Sap ve samanın ayrılma vakti gelmiştir. Yukarıda kaleme alınanlar sadece “hekim öğretmenler” içindir. Mevcut uzmanlar ve genel pratisyenlik yapan hekimlerin; yukarıda sözü edilenlerle uzaktan ya da yakından bir ilgisi yoktur.

Tıp fakültesinin her aşamasını başarıyla bitirmiş bir hekim olarak şunu açık ve net bir şekilde söyleyebilirim: Kötü hekim yoktur, iyi yetiştirmemiş doktor vardır.

İyi Hekimlerin uzun yaşam sunması dileklerimle…

 

Dr.M.Özgür NİFLİOĞLU

hekimlik
doktorluk
ve
hekim
öğretmenliği
Yorum (6)
Dr Hakan
Özgür kardeşim, Yazı güzel eline sağlık. Buna benzer bir sürü yazı yazıldı. Şunu bilmeliyiz ki bunları Sağlık Bakanlığı bizden iyi biliyor. İsteseler üniversiteleri cazip hale getirebilir ve bütün problemi 1 günde çözebilirler ama amaç başka, ne olduğunu yazmıyorum artık. Not: Bende sözünü ettiğiniz "perifer üniversite" hocasıyım.
0
Cevapla
nihat uluer
eline saglık hocam.köklü bir ünüversiteden mezunum 1998 de pamukkale ünüversitesinde FTR asistanıydım 3 stajer gelirdi tüm hocalarla bizle beraber en iyi egitimi alırdı hocaların muayenehanesi yoktu bazen 7 ye kadar hastanede kalırdı.içten içe ben niye böyle bir egitim göremedim diye üzülürdüm. tıp meslegine aşık olmama ragmen çocuklarımın doktor olmasını istemedim.bir meslekte çok para kazanıp sınıf atlama şansı varsa çok acı ama egitimi okadar zayıf oluyor.5dakikası 250 tl olan bir hocaya nasıl ulaşılır.hangi insan böyle bir imtihana dayanır.bir günde3 KBB ameliyatı 7500 tl alan arkadaşları gördüm.vergi yok personel gideri yok köle olarak asistan var 25bintl ye kadar para alınan ameliyatlar var ne kadar erdemli olursanız olun kimse buna dayanamaz.5 yıl SGK da çalıştım hastaların aynı hastalık için defalarca hastaneye gittigini gördüm iyi yetiştirilmemiş bir çok hekimimiz var bunun hesabını kim ödeyecek.12 eylül tam günü kaldırmasaydı bu gün çok farklı yerlerde olurduk.
0
Cevapla
Uzman Hekim
Özgür Hocam, taşı gediğine çok güzel oturtmuşsunuz. Yazılarınızı takip ediyorum. Sorunlarımıza çok yapıcı ve bütünleyici yaklaşıyorsunuz. Umarım Sağlık Bakanlığı da bu yazıları okuyordur. Aklı selimin galip gelmesi ve manasız mevcut savaşın bitmesi için bu tarz birleştirici görüş ve kişilere ihtiyacımız var. Kendi adıma tebrik ve teşekkür ederim, duygularıma tercüman oldunuz.
0
Cevapla
cengiz
Bu ücret konusunu hükümetin neden direttiği ortada.tamamen RTE doktorları kıskanması ve çekememesi.yoksa doktorlara verilecek dolgun bir ücret yapılacak tasarrufun kat kat altında kalır.sağlık bakanıda RTE bunun farkında.ama kıskançlık ön planda.hepimizde biliyoruz ilaçların tamamen hastaların keyfine göre yazıldığını,hastanelerde ücretlerin ne kadar şişirildiğini.bu keyfiliğin devlete maliyeti nereden bakarsanız yılda 10-15 milyar civarında.doktorların maaşına ortalama 2000 tl gibi bir zam yapılsa devlete yıllık maliyeti 2 milyar civarında oluyor.yazık bu ülkenin bu kadar çar çur edilecek kadar çok parası yok.sgk da zaten borç batağına düşmüş durumda.her yıl 20-30 milyar civarında açık veriyor.
0
Cevapla
gülen
Her zaman gurur duyduğum ve gurur duymaya devam edeceğim Trakya Üniversitesi'nden mezun oldum. "perifer" bir tıp fakültesi olmasına rağmen Türkiye'de SCI dergisi olan tek tıp fakültesi! Temel bilimlerden klinik bilimlere tüm pratiklerimizi hocalarımızla geçirdik, tüm dersleri hocalarımızdan dinledik. Ne zaman biz yada yakınlarımız hasta olsa hiç bir karşılık beklemeden yine hocalarımız baktı. Okurken insan o kadar fark etmiyor ama mecburi hizmet sırasında ne kadar iyi bir eğitim aldığımı ve "sözde köklü" pek çok üniversiteye nasıl fark attiğimizı gördüm. Şu an büyük bir şehirde köklü bir üniversitede asistan hekimim. Arkadaşlarımın çoğu eğitim görememekten şikayetçi, tıp öğrencilerinden bahsetmeme gerek bile yok. belki tus başarıları bizden fazladır ama "hekimlik" asistan hekimlikte de lazım oluyor. iyi bir pratisyen hekim olmayan hiçbir zaman iyi bir uzman doktor olamıyor bence.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir