Medimagazin logo

Hangi milletvekili Sağlık Bakanı'ndan "öpücüğünü" geri istedi?

Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’dan öpücüğünü geri istedi. Tandoğdu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklarına da giren “öpücüğünü”, bakanın mecburi hizmeti yeniden getirmesi üzerine geri istedi
Hangi milletvekili Sağlık Bakanı'ndan "öpücüğünü" geri istedi?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’dan öpücüğünü geri istedi. Tandoğdu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklarına da giren “öpücüğünü”, bakanın mecburi hizmeti yeniden getirmesi üzerine geri istedi


Sağlık Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ilginç diyaloglara sahne oldu. Hükümetin ilk göreve geldiği zaman Sağlık Bakanlığı’nın mecburi hizmet kaldırmasıyla bakanı tebrik eden Ordu Milletvekili Dr. İdris Sami Tandoğdu, mecburi hizmetin yeniden getirilmesi üzerine bakandan tebrik ve öpücüğünü geri istedi. Bakanlığın 2006 yılı bütçesinin görüşüldüğü komisyonda diyaloglar şu şekilde gelişti:

“Öpücüğümü ve tebriğimi geri ver”
İ. Sami Tandoğdu:
Sağlık Bakanlığının artıları yok mu; var. Artılarından dolayı kendilerini zaten tebrik ettim. Bilhassa mecburi hizmeti kaldırdığı zamanki tebriğim ve öpüşüm harikaydı. Arkadaşlarım dediler ki, niye o kadar takdir ettin? Dedim ki, ben bundan çok sıkıntı çektim. Arkasından, bir sene sonra aynı Sağlık Bakanım aynı kürsüde mecburi hizmeti tekrar getirdi. Bunu anlamak mümkün değil. O zaman ben şimdi burada Sağlık Bakanına ne diyeyim, öpücüğümü ve tebriğimi geri ver.

Mehmet Ergün Dağcıoğlu: Sayın Bakanım, lütfen şunu bir öpün.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Şu konuşması bir bitsin…

İ. Sami Tandoğdu: Ben öpücüğümü geri isterim.

“Tandoğdu öpücüğünü geri almayabilir”
Sağlık Bakanı Akdağ, en son yaptığı cevap konuşmasında da aynı konuya değinerek Tandoğdu’nun öpücüğünü geri istemesinin gereksiz olduğunu söyledi. Bakan Akdağ şunları kaydetti:

“Bu mecburî hizmetle alakalı olarak da daha önce konuşmuştuk değerli arkadaşlarım. Sözleşmeli statüyle çok ciddî ücretler ödememize rağmen, değerli arkadaşlarımız bu bölgelerde çalışmadılar. Sayın Tandoğdu öpücüğünü geri almayabilir; çünkü, getirdiğimiz devlet hizmeti yükümlülüğü geçmiş mantıktan çok farklı, hem teşvik edilmiş yönleri var hem kolaylaştırılmış yönleri var, hakkaniyetli ve adaletli yönleri var.”

Birgen Keleş’e tepki
İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in konuşmasında şef ve şef yardımcılarının sınavsız atanması konusunda sarfettiği, “Bu atamaların eğitim hastanelerinde huzursuzluğa yol açacağını, söz konusu kadroların daha az nitelikli insanlarla doldurulması sonucunu verebileceğini düşünüyorum” sözü de de çeşitli tepkiler aldı.

Birgen konuşmasında şunları kaydetti:

“Profesör ve doçentlerin sınavsız olarak şef ve şef yardımcılığına atanması için çıkarılan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen yasanın bir benzeri 5413 sayılı Yasayla tekrar gündeme getirilmiştir ve 20.10.2005 tarihinde kabul edilen bu yasa, CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldü. Tabiî, Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar geçecek zamanda istediğiniz atamaları yapabilirsiniz; ama, çok hatalı bir davranış olur diye düşünüyorum; çünkü, bu atamaların eğitim hastanelerinde huzursuzluğa yol açacağını, söz konusu kadroların daha az nitelikli insanlarla doldurulması sonucunu verebileceğini düşünüyorum.”

Bunun üzerine cevap konuşmasında Bakan Akdağ, doçent ve profesörlerin nitelikli niteliksiz diye, sınıflanmaması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine yaşana diyaloglar şöyle gelişti:

Birgen Keleş: Benim açıklamamı dinlediniz mi?

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Dinledim efendim.

Birgen Keleş: Yani, ben, nitelikli niteliksiz diye…

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Veya biri öbüründen nitelikli demiş olabilirsiniz.

Birgen Keleş: Evet.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Müsaade edin. Buna da hakkımız yok.

Birgen Keleş: Neden?

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Şunun için hakkımız yok…

Birgen Keleş: Hepsi eşit midir?

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Müsaade eder misiniz… Lütfen… Siz, sözünüz kesildiğinde çok hassas davrandınız. Ben, hiçbirinizin sözünü kesmedim, kesemem de zaten. Dedim ya, burada öğrenci gibi oturuyoruz biz. Şimdi, şöyle ifade edeyim Sayın Keleş; ben de profesörüm, sizin de eşiniz profesörmüş.

Birgen Keleş: Özel şeyleri karıştırmayalım.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Bu sürecin nasıl bir süreç olduğunu çok yakinen bilirsiniz; bir ömür geçiriyorsunuz bu iş için. Ben, Sağlık Bakanı olarak, bu değerli arkadaşlarımı bir daha sınayamam. Hiç böyle bir şeye de gerek yok. Buradaki asıl mesele şudur: Klinik şefliği yalnızca öğretim üyeliği değildir. Zaten biz, bu değerli arkadaşlarımızın önemli bir bölümünü üniversitelerde öğretim üyeliği yaparken aldık, alacağız, Sağlık Bakanlığı’nda istihdam edeceğiz; yani, bunlar zaten öğretim üyeliği yapıyorlar. Bu kişilerin aynı zamanda klinik yöneticisi olarak Sağlık Bakanlığı’nın eğitim hastanelerinin verdiği hizmetle ilgili bir yanları var. Onu halkım bana soruyor. Müsaade edin, o kadar hakkım olsun.”

“Hicap duyuyorum”
Aynı konuda konuşan Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ise Birgen’e fıkra ile yanıt verdi. Erdöl şunlar söyledi:

“Biz Karadenizliler, bazen p ile b’yi, bazen t ile d’yi karıştırırız; ama, onun farkındayız yani. Bir öğrenci 7 alıyor, bunu d ile mi t ile mi yazacağını bilemediği için, bunu yakındaki en yakın öğretmene soruyor, o da coğrafyacı, diyor bunu Türkçeciye soralım; Türkçeci bakıyor bakıyor, yedi mi olacak yeti mi… Ya, ver ona sekiz diyor.

Yani, şimdi, biz bu karıştırdığımızın farkındayız da, bazı milletvekili arkadaşlarımız, olayları karıştırdığının farkında değil. Maalesef, ben çok üzücü bir laf duydum burada. Burada, şefliklerle ilgili atamalarda, klinik şefliklerine niteliksiz elemanların atanacağını söyleyen bir milletvekili arkadaşımızın bu sözünden ben hicap duyduğumu ifade ediyorum.” Ankara
hangi
milletvekili
sağlık
bakanı'ndan
"öpücüğünü"
geri
istedi?
Yorum (2)
int.dr.x
hocam her şeyi çok güzel izah etmişsiniz. bunlar tamamen bizim duygularımız. ancak değişen birşey yok. durumun düzeltilmesi için girişimde bulunmanızı bekliyoruz.
0
Cevapla
already graduated
Yukarıda yazılanlar çok doğru, öğretim üyeleri konuşurken, yazarken gösterdikleri sağduyuyu biraz da hayata geçirseler keşke. Hacettepe Üniversitesi hastanelerinde daha önceleri internlere asgari ücretin yarısı kadar ücret veriliyormuş, internler daha fazlasını isteyince ellerindekinden olmuş. Büyük ihtimal ekonomik sorunlar bahane edilmiş. Bugün ise bazı bölümlerde meslek okulu mezunu sınırda zeka hemşireler 3800 tl maaş alıyor. Üstelik çoğusu öğretim üyelerinin insiyatifiyle bütün gün kaytarıp bu parayı hakediyorlar. Benim çalıştığım hastanede bizim hocaların internliğini bilen personel hala çalışıyor. Böyle olunca da personel öğretim üyeleriyle akraba gibi oluyor. Türkiye'nin en iyi üniversitesi hastanesi olduğu iddia edilen kurumda bile işler ahbap çavuş ilişkileriyle yürüyor.Bu koşullarda internlerin ihtiyaç duyduğu profesyonel bir çalışma ortamı hayal tabiiki. Personelin hangi sebeple olursa olsun işten çıkarıldığı görmedim. Karacahil,yontulmamış personele bulunmaz hintkumaşı muamelesi yapılıyor.Bunu da öğrenciyle arasına mesafe koymayı abartan,bunu da bir meziyet sanan ama personelle(posta,hemşire,sekreter ve benzeri elemanlar)kanka olmakta sakınca görmeyen kendini bilmeyen öğretim üyleri,asistanlar yapıyor.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir