Çekirge: Gün geçmiyor ki doktor hataları mahkemelik olmasın. Zonguldak’ta bir dermatolog bir kızcağızın hayatını karartmış. Nedir bu haberlerin iç yüzü, üstadım?
Bilmiyorum.
--O zaman şöyle gireyim: Üstat, hastalık nedir, çeşitleri nelerdir?
Bak çekirge. Sayısı sürekli artıp azalan bir sürü hastalık var. Çünkü hala tanımlanma, gruplandırılma, sınıflandırılma, alt başlıklar halinde düzenlenme süreçleri devam etmektedir. tıp bilimi sürekli kendini yanlışlayarak bu işi yapar. illa rakam istiyorsan on binlerce diyeyim.
Bu onbinler, hep benzer şikâyet, belirti, lezyonlarla tezahür ederler. Bu tezahür aslında her vaka için tek ve biricik olmakla beraber biz bu verileri kategorize eder, kalıplaştırır ve bir başlığın altına sıkıştırmaya (tanı koymaya) çalışır;
ve sayılı ilaçlarla tedavi ederiz. (Henüz bulunmamış ilaçlar ve henüz tanımlanmamış hastalıklar ise belki milyonlarcadır.
Bütün ilaçlar aslında doğal iyileşme süreçlerine destek verir. Ve batı tıbbında mucize ilaç (henüz) üretilmemiştir. Uzak doğunun bol özgüvenli disiplinsiz tıbbı ise umut sermayesini kullanıp fantazi ve yıkım üretiyor.
--Her şeyin bir ilacı var. İshalin ilacı kabızlığın ilacı mide yanmasının ilacı öksürüğün ilacı depresyonun ilacı?
Aynı tanılar çoğu zaman farklı ilaçlarla tedavi edilirken (farklı evre, farklı tezahür, farklı ek bileşen), aynı ilaçları farklı amaçlarla çok farklı hastalıkların tedavisinde kullanabiliyoruz. Bunun böyle olması gerekiyor.
--Peki, en faydalı meyve hangisidir hocam? Nasıl kilo vereceğim? Bi defasında hastaneye gittiydim..
Asıl konuya gel çekirge!
--O zaman nasıl reçete yazıyorsunuz veya reçete nedir çeşitleri nelerdir hocam?
Soru sorma tarzına hayranım çekirge.
Reçeteler; aksi savunulabilir, üzerinde müzakere yapılabilir, risk taşıyan, şifaya çıkması umulan yollardır. Tedavi protokolleridir. Gökten inen bir kitaptan alınmazlar. Bu günkü yazdığın 10 sene sonraki doktorlar tarafından tukaka yapılabileceği gibi bir on sene sonrakiler tarafından tekrar baştacı da edilebilir. Yani subjektif tercihleri içerir. Biraz hâkimlerin hukuku anlayıp yorumlama çabasına benzer.Karar veren risk alır. Biz de biteviye bu işi yaparız.
--Doktor pilot gibidir, hata yaparsa cinayet olur.
Diyorsun… Verdiğimiz tedaviye cevap alamadığımızda gözden geçirir, bazan teşhisi değiştiririz. Bu durum; önceki tanımızın yanlış olduğunu düşündüğümüzü gösterir. Yanlış tanılar hastanın ölmesi gibi ağır sonuçlar doğurabileceği gibi hiç bir hasar vermeyen seviyede de olabilir. Yani her yanlış tanı hastaya zarar vermez.
--Yani sıklıkla yanlış tanı koyduğunuzu itiraf ediyorsunuz. Bunu manşet yaparım ben.
Her ne anladıysan artık.
--İyi doktorlar doğru tanıyı hemen koyarlar.
Daha hasta şikâyetini anlattığı sırada konulan tanılar makbuldür her zaman. Otopside konulan değil tabi. Oysa ki otopsiyle dahi konulamayan tanılar vardır. Bu tıbbın sınırıdır. Doktorların sınırı ise daha gerilerdedir.
--Her doktor aynı mı? Hepsi mi mümtaz şahsiyetler? İyi doktorları nerden bulacağız?
Her hakim, her öğretmen, her avukat aynı mı? Bir de doktordan ne beklememiz gerektiğini bilmiyoruz. Dokunsun ve iyileştirsin istiyorsun. Bunu doktorlar da ister ancak gerçekler öyle değil. Bütün doktorlar yanlış tanı (hipotez) koyarız.
Bunu sıfırlamak Amerika’da da bir milyon sene sonra da mümkün olmayacaktır. Bu, hastalık süreçlerinin doğası ve daha pek çok faktör ile de ilgilidir ve aslında iyi bir şeydir.
--Hatırladığıma göre siz de çok adli idari tahkikat geçirmiştiniz?
Evet. Bir keresinde göğüs ağrılarına semptomatik tedavi verdiğim hasta birkaç ay sonra zona çıktı diye şikâyet edilmiştim. Oysaki zonayı da muhtemel görüyordum ama hastalığın erken evrelerinde kesin tanı konulabilmesi için gereli döküntüler ortaya çıkmamıştı. Yani o vaka için Japonya’da da tanı süreci farklı işleyecek değildi. ‘tanıya koroner sendrom yazmış ama öyle değilmiş. bizim hastanın eleydi tıkanması varmış diye şikayet eden de oldu. Sıklıkla gebelerin kullandığı bir vitamin kompleksini nasıl olur da bir erkek hastaya reçete etmişim diye de.
--Siz iyi doktor musunuz?
Evet.
--Yoğurdunuz tatlı tabi. Bir hastaya zarar verdiyseniz size en ağır ceza verilmeli?
Çekirge, misal sen bir sınava girdin ve kazanamadın diyelim. Bunun muhtemel sebepleri;
1-öğretmenin bilgisizliği olabilir(cahil dost).
2-Öğretmenin ilgisizliği olabilir (pasif düşman).
3-Öğretmenin bilerek yanlış bilgi yükleyerek kasten düşük not almanı istemesi de olabilir (aktif düşman). Peki, sana soruyorum, bu üç ihtimalden başka kaç ihtimal daha sayabilirsin bana?
--Ama bizim okulda bir öğretmenimiz vardı hep o ş….sizin yüzünden…
Hoop. Stop. Küfür yok. Bak, iyi dinle: Olumsuz bir durum doktorun bilgisizliğinden/ilgisizliğinden/veya kasti düşmanca tutumundan mı yoksa başka nedenlerden mi kaynaklandığını adli/idari süreçler bile bazan tam aydınlatamayabilirken, vatandaş peşin olarak kendisi hüküm vermekten kaçınmalı, yetkili mercilere şikâyette bulunarak adli süreçleri takip etmelidir. Necip adaletimizin avukat savcı ve hâkimleri ‘hizmet kaynaklı zarar’ ve ‘hizmet alanların’ hakları konusunda yeterince duyarlıdır, merak etme.
--Adli süreçlerin yavaş işlemesi önemli bir neden. Bu nedenle ‘ben kendi adaletimi sağlarım’’ diyen çok.
Asıl neden öfkenin içindeki zevktir, çekirge. Sana bir olay, daha taze yaşandı: Yıllardır birbirine düşmanlık besleyen iki aile bir nedenle kavgaya tutuşur, kan gövdeyi götürür. Bıçak isabet eden bir gencin durumu ağırdır, ve kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen ölür. Babası ‘çocuğumu kurtaramadın’ diyerek diğer yakınlarla beraber doktora saldırır ve maalesef bıçaklar. Kendi çocuğunu aslında kimin öldürdüğünü ne kadar da kolay unutmuştur. ne kolay gözü kararmış, kundakçı kim, itfaiyeci kim ne kadar kolay karıştırmıştır.
İfadesinde ‘’bir anlık sinirime geldi, oldu. Keşke olmasaydı ama hasta yakını psikolojisini anlamak lazım…’’ diyor.
Öfke gelmiş göz kızarmış, öfke gitmiş ama yüz hala kızarmamıştır. Pişkin pişkin psikoloji dersi vermektedir. Doktorun yakınları da kendi adaletlerini sağlamak için yeni bir kan davası başlatsalar nasıl olur çekirge?
--Üstadım, peki adli tahkikat gerçekten çalışan kusuruna hükmetmiş ise ne olacak?
Doğru tanı/tedavilerle nasıl minnet duyguları ile ödüllendiriliyorsak, yanlış tanı/tedavi /girişimlerden doğan zararların tazmini ve cezalandırılması de boynumuzun borcudur. No pain, no gain.
Yeter ki akıllı, müdakkik hâkimlerce kesilsin parmak, acımaz. Bu hakimlere bilirkişilik yapacak, güven veren ve sağlam işleyen bir ‘tıbbi hata şikayetlerini araştırma inceleme denetleme kurumu’muz veya bu işe özel ombdusmanlık olsaydı bu konuları daha az konuşurduk.
--Üstadım asıl konuya gelelim, (haberde geçen) Neşe kızcağız ne olacak?
Bizim zamanımızda böyle şeyler oldu mu mağdur kişisi derhal doktor olmayı filan kafaya koyardı. (Laf aramızda) bu mesleği seçme motivasyonunu benzer olaylara borçlu mebzul miktarda tanıdığım vardır.
Neşe kızımızın sağlık çalışanı olmamaya karar vermesi dâhiyane, çok faideli bir karardır, kutluyorum. Sürekli saldırılan, kolay harcanan, peşin suçlanılan bir meslek olduğunu daha 11 yaşında fark edebilmesi takdire şayandır.
Bundan daha iyisi, tazminat parasıyla zengin olup çalışan olmamaya karar vermektir fakat kızımızın aklına bu gelmemiş, hâkim olmaya karar vermiştir. Yanlış karar verdiğinde cezalandırılmadığın bir meslek. Güzel.
Genetik hastalık sedeften daha psikoloji bozucudur ve üçüncü bir doktor tarafından da yalanlanarak ikinci doktora da dava açılabilir. Hangi tanının doğru olduğuna kim karar verecek, Adli Tıp mı? Bu vakada ben Dr. Ü.G.K. nasıl bir kusur/hasar/zarar oluşturduğunu pek anlayamadım.
Neşe kızımıza önce Allah şifa versin, iyi olsun, sonra hangi mesleği seçip ne olursa olsun. Yalnız satır aralarından sana da avukat ezberletmesi kokusu gelmiyor mu, çekirge?
Dr.İhsan Sarıkaya