Medimagazin logo

Gezi’nin ‘beyaz’ kahramanları

İlk olarak gösterilerin başındaki sert polis müdahalesinde ortaya çıktılar. Şimdi ise, hastane nöbetlerinden sonra Gezi Parkı’ndaki revirlere koşup 7/24 medikal hizmet veriyorlar. En sık karşılaştıkları rahatsızlıklar baş ağrısı, aşırı yorgunluk, vitamin eksikliği, kas ağrısı…
Kaynak: AKŞAM - TÜRKAN YILMAZER
Gezi’nin ‘beyaz’ kahramanları
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Burada sağlık hizmeti gönüllü. İlk olarak Taksim çevresi ve Beşiktaş’taki polis müdahalesi ve çatışmalar sırasında yaralılara yaptıkları ilk müdahaleyle gündeme geldiler. Çoğu Tıp öğrencisiydi. Beyaz önlüklerini giyip, ambulansların ulaşamadığı bölgelerde, gaz bulutunun arasında yaralıları tedavi etmeye çalışıyorlardı. Şimdi ise daha organize durumdalar. 
Gezi Parkı’nda kurulan üç büyük revirin önünde kuyruk var. Hastalar, “numara” almıyor ama sıralar çok düzenli. Sorunlarını anlatıp tedavilerini oluyorlar...  

HİPOKRAT YEMİNİ 
Revirlerde, gönüllü sağlık hizmeti veren doktorlar, hemşeriler, eczacılar ve tıp öğrencileriyle konuşuyoruz. 7/24 sağlık hizmeti verecek bir düzen oluşmuş. Hastanelerdeki çalışma saatlerinin dışında gelip hastalara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Her doktorun altı kişilik bir ekibi var. Aralarında hemşire ve tıp öğrencilerinin yanı sıra gönüllülerden oluşan “görevliler” de yer alıyor. Revirlerde sürekli doktor, hemşire, eczacı, fizyoterapist bulunuyor. Ayrıca kalp uzmanları ve psikologlar da görev yapıyor… Aralarında yurtdışı ve diğer kentlerden gelenler bile var. 
Burada bulunmalarının temel nedeni ise “politik” değil. “Hipokrat yeminimiz var. Yaralı ve hastalara yardım edip, görevimizi yapıyoruz. Sadece eylemcilere değil, çatışmalarda yaralanan polislere de elimizden geldiğince müdahalede bulunduk” diyorlar.
 
EN ÇOK BAŞ AĞRISI 
İş güvencesi nedeniyle görüntü ve kimlik bilgilerini vermiyorlar ancak içtenlikle sorularımızı yanıtlıyorlar. Bir İç Hastalıkları Uzmanı en sık rastladıkları sağlık sorunlarını şöyle anlatıyor: İnsanlar çok uzun zamandır burada. Yorgunlar, yetersiz besleniyorlar. Bu yüzden baş ağrısı, tansiyon, aşırı yorgunluk, vitamin eksikliği, kas ağrısı başvuruları yoğun. Burkulma gibi ortopedik vakalar da geliyor. Ciddi gıda zehirlenmesi yaşanmıyor. Ancak mide bulantısı, diyare (ishal) gibi rahatsızlıklar görülebiliyor.” 

ÇADIR HAYATI ZOR… 
Her yer yeşil; böcek ısırması hatta keneyle karşılaşıp karşılaşmadıklarını soruyoruz. Bir hemşire tebessümle yanıtlıyor: Evet, böyle doğal ortamda böcek ısırması umduğumuzdan az geliyor. Keneyle karşılaşmadık. Ama birçok kişi çadırda yaşamaya alışkın değil, ufacık bir şeyde gelip gösteriyor. 
Bölgenin hijyen problemini nasıl çözdüklerini ise diğer hemşire “Revirin içini sık sık dezenfekte ediyoruz. Parkın genelinde kireçleme yapıyoruz” sözleriyle anlatıyor.

 

MOBİL EKİP SÜREKLİ HAZIR

Sağlık hizmeti revirle sınırlı değil. Her an müdahaleye hazır ekiplerden bir doktor durumu şöyle anlatıyor: Sedyemiz, malzemelerimiz sürekli hazır. Vaka var, ekip çıkıyor dediğimiz an 6 kişi hemen çıkabilecek durumdayız. Bazen bayılanlar ya da buraya getirilemeyecek vakalar olursa telefon ediliyor, hemen müdahale ediyoruz. Derine inen tedavi yapmıyoruz. Dikiş atmak istemeyiz. Hastaneye gönderecek konuma getiriyoruz. 

İLAÇ İHTİYACI YOK 
İlaç ihtiyaçları olup olmadığını soruyoruz. Revirde görev alan bir eczacıdan ilaçları gösterip “Hiçbir şeye ihtiyacımız kalmadı, fazlasıyla var” yanıtı veriyor. Ağrı kesiciler, kas gevşeticileri bu ara en çok kullanılan ilaçlar. Yoğun tempoda çalıştıkları için kendileri ve diğer sağlık çalışanları için de özel vitamin kompleksi kullanıyorlar.

gezi’nin
‘beyaz’
kahramanları
Yorum (52)
Frankie Bellevan
istanbul'da olsaydım mutlaka yanlarında olur ve onlarla beraber çalışma onurunu paylaşmak isterdim. hepsine sevgiler saygılar.
0
Cevapla
Dr Hakan
Frankie kardeşim çok haklısın. Aslında yazılacak çok şey var. Ama Medimagazinde benim altına yorum yazabileceğim başlık pek açılmadı. Öncelikle İstanbul'da olsam ben de senin gibi revirde görev almayı çok isterdim. Gezi parkı hakkında düşüncelerim: 1-Orada bulunanlar taleplerini tamamen demokratik şekilde belirtmişlerdir. 2-Orada bulunanların %50 den fazlası yüksek öğrenim mezunu insanlardır, sanatçılardır, aydın ve okumuş kesimdir. 3-Ben 47 yaşındayım, aklımın erdiği hayatımın son 40 yılında şunu gördüm; bu ülke kendisine hiçbir karşılık beklemeden, tamamen Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerlemesi için özveri ile çalışacak lider bulamadı maalesef. Çocukluğum Demirel, Ecevit ve Türkeş ile geçti. Hepsi de kadrolaştılar, Demirel seçildi mi solcu öğretmenlerimiz köylere sürülür, Ecevit seçildi mi tersi olurdu. MHP koalisyona girdi, neredeyse partiye üye olan herkes devlet memuru kadrolarına doluşturuldu. En sonunda Kenan Evren geldi, hepsini sürdü. Sadece muhafazakar kesime dokunmadı. Bu millet AKP'ye çaresizlikten oy verdi. İlk seçildiklerinde resmen iktidara talip başka parti yoktu. AKP iyi şeyler de yaptı, herkesin her hastaneye gidebilmesi, ilaçların ucuzlaması bunları takdir ediyorum. Ancak arada şaktırmadan ufak bir içki düzenlemesi, kürtaj düzenlemesi ve buna benzer islamik düzenlemeleri meclisten geçirmeye başlayınca millet "hooop one minute" dedi. %50 oy almış olabilirsiniz, ama bu size oy veren kişilerin ömrübillah düşüncelerinin hiç değişmeyeceği anlamına gelmez, herkesin sizden beklentisini karşılamanız mümkün değildir. Bunun en güzel örneği düğün törenleridir. Ne kadar dikkat ederseniz edin kimse memnun olmaz :) Sayın Başbakan'ın hatası karşısındaki grubu küçümsemesi ve ters söylemlerle olayları gereksiz yere büyüterek ülkenin zarar görmesine yol açması olmuştur. Ayrıca her zaman İslamiyetin bir hoşgörü dini olduğu iddia edilse de müslüman ülkeler içinde böyle hoşgörü ile yönetilen bir ülke yoktur. Bu nedenle yasama organları kanun yaparken kesinkes bu kanunların içine dini ögeleri sokuşturmamalıdır. Bu halk bunu yemez. Bunda ısrar ederlerse durum daha da kötüye gidecektir. Bakın bir ülkenin üst düzey yöneticilerinin yapması gereken şey çok basittir: HER ZAMAN VE HERDE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN ÇIKARLARINI KORUMAK VARLIĞININ VE BÜTÜNLÜĞÜNÜN DEVAMINI SAĞLAMAK VE BUNLARI HERŞEYDEN ÜSTÜN TUTMAKTIR... Saygı ve sevgilerimle.
0
Cevapla
Frankie Bellevan
değerli hakan hocam:ben de 47 yaşında ankara tıp fakültesi mezunu bir pratisyenim. keşke sizinle aynı fakülte'de tıp mesleğine başlamış ve sizinle arkadaş olsaydım. size her zaman saygı duydum. duymaya da devam edeceğim. sizin hakkınızda yanılmadığıma sevindim. saygılar.
0
Cevapla
Dr S İsmail Cihan
Sen misin ey Erdoğan, terörü bitirmek ve faili meçhullerin hesabını sormak isteyen, Sen misin uyuşturucu mafiasının işine çomak sokan, Sen misin IMF’ye borcunu kapatıp, borç verdik diye övünen, Sen misin İstanbul’a 3. Havaalanı hayali kuran, Sen misin, Montreux’u by-pass ederek yeni bir boğaz açmaya kalkan, Sen misin nükleer santral kurmaya kalkan, Sen misin yeni rafineriler kurmaya kalkan, Sen misin faiz lobisine, petrol kaçakçılarına, borsa spekülatörlerine meydan okuyan! Taksim’de birileri bunun hesabını soruyor aslında.. Sen misin anayasa değişikliği yapmak isteyen, Taksim’de derinlerdeki biri, bu olayları kullanarak bunun hesabını sormak istiyor.
0
Cevapla
Tevfik Altın
İnsanlık ve Meslek onuru adına gerçekleştirdiğiniz hizmetler için hürmetlerimi sunuyorum. Yaratanın hediyesi bir ümitsiniz hastalarınıza... Allah daima yanınızda olsun! Saygılar
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir