Medimagazin logo

Down sendromluyuz diye bizi öldürmeyin

Adanalı annenin down sendromlu bebeğine müdahale yapıldıktan sonra ikiz bebekleriyle birlikte hayatını kaybetmesi Türkiye’yi derinden üzdü. Aynı kaderi paylaşan çocuk ve aileler, hasta diye anne karnında öldürülen bebeklerin dramına büyük tepki gösteriyor. Üniversite mezunu down sendromlu Ayşegül Kara, “Yaşamak bizim de hakkımız.” diyor.
Down sendromluyuz diye bizi öldürmeyin
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Adana’da down sendromlu bebeğin kalbinin durdurulması sonrasında anne ve karnındaki ikizlerin ölümüyle sonuçlanan olay, bu durumdaki çocuk ve yakınlarını gündeme getirdi. Öğretmenlik yapan İsmail (62)-Serpil Kara (59) çiftinin 2 çocuğundan biri olan down sendromlu Ayşegül Kara ve ailesi bebeklerin anne karnında öldürülmesine karşı çıkıyor. 4 aylık hamileyken kızının down sendromlu olduğunu öğrenen anne Serpil Kara, “Hiçbir zaman bebeğimin kalbini durdurmayı düşünmedim. Ona kıyamazdım. Allah bize bu bebeği vermiş, biz onu nasıl öldürebiliriz?” diye soruyor. Kızı dünyaya geldikten sonra hastane hastane gezdiklerini, çok zorluk çektiklerini anlatan Kara sonunda elde ettiklerini şöyle anlatıyor: “Yaşadığımız zorluklara rağmen ben her zaman kızımın yanında oldum. Çünkü down sendromlu çocuklar eğitilebilir çocuklar. Benim kızım ilkokul, lise, üniversiteyi bile bitirdi. Buna kimse inanmıyordu ama biz bunu başardık. Üstelik kızım şimdi usta öğretici olarak Adana Huzurevi’nde cilt bakım uzmanı olarak çalışıyor. Biz down sendromlu bir çocuğun neler yapabileceğini gösterdik herkese.”

Doktorların kendisine bebeğinin hayatını sonlandırmak için bir talepte bulunmadığını, ancak bulunmalarında dahi buna kesinlikle izin vermeyeceğini vurgulayan Kara, “Bu aile neden böyle bir karar vermiş bilmiyorum. Belki down sendromlu çocukların eğitilebilir olduğunu bilmiyordu. Ancak ben onların yerinde olsam böyle bir karar vermezdim. Çünkü o da bir can.” diye konuştu. 24 yaşındaki Ayşegül Kara kendilerinin de yaşamaya hakları olduğunu belirterek, “Biz doğmadan öldürülmek istemiyoruz. Yaşamak bizim de hakkımız.” diyor.  Annesine kendisinin hayatını sonlandırmadığı için çok teşekkür ettiğini, onu çok sevdiğini anlatan genç kız, “Ben ailemin desteğiyle üniversiteyi bile bitirdim. Şimdi huzurevinde cilt bakım uzmanı olarak çalışıyorum. Kimse bizim hayatımızı elimizden almasın.” şeklinde konuştu. Bir fabrikada dış ticaret uzmanlığı yapan ve ikiz bebeklere hamile kalan bir çocuk annesi Hatice Demet Buzpınar’a (36), doktoru Prof. Dr. C.E.’nin önerisiyle ‘amniyosentez’ testi yapıldı. Bebeklerden birinin down sendromlu olduğunu öğrenen aile bebeğin kalbinin durdurulmasına karar verdi. 13 Şubat’ta Balcalı Hastanesi’nde tıbbi müdahalede bulunularak operasyonla down sendromlu bebeğin kalbi iğne yapılarak durduruldu. Taburcu edildikten 2 gün sonra evinde ateşi yükselerek fenalaşınca kocası Eren Buzpınar tarafından hastaneye kaldırılan genç kadın karnındaki bebekle birlikte hayatını kaybetmişti. ADANA İHA

Anne ve bebeklerin ölümüyle ilgili çok yönlü soruşturma

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Başhekimliği, karnındaki ikizlerden biri down sendromlu olan annenin tıbbi müdahale sonrasında ölümüyle ilgili idari soruşturma başlattı. Adana Cumhuriyet Savcılığı da, genç kadının ölümüyle ilgili olarak soruşturma başlatırken, ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Başhekimliği de idari soruşturma yapacak. Genç kadının eşi ve akrabaları olayla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan suç duyurusu kapsamında dün Fatih Polis Merkezi’ne giderek ifade verdi. MEHMET ŞAHİN ADANA

down
sendromluyuz
diye
bizi
öldürmeyin
Yorum (4)
ihsan
Down sendromunun tahliye endikasyonu olmadığına inanıyorum.
0
Cevapla
mehmet kaya
Bence Down sendromlu bebek doğuran ailelere toplum olarak devlet olarak sahip çıkmalıyız. Bu durumu zor kılan bakımı. Bu konuda organize olmalıyız.Bu cocukları topluma kazandırmalıyız. Yolda Down sendromlu bir bir bebek gördüğümüzde SEN YAŞAMAMALIYDIN BEBEĞİM DİYEMEYİZ. Bu onlara yapılan BÜYÜK HAKSIZLIK.
0
Cevapla
Osman D
Maalesef toplum olarak engelliler konusunda yeterince anlayışlı değiliz. Engelli bir vatandaşın ya da çocuğun verdiği en ufak bir rahatsızlığa hemen reaksiyon gösteriyor, yakınlarına "Ne biçim adamsın? Ona sahip ol!" şeklinde sataşmalarda bulunuyoruz. Sanki o engellinin durumu sadece yakınlarının sorunu imiş gibi. Oysa engelli kişiler sadece bulundukları ailenin ferdi değil, aynı zamanda toplumun da bir parçasıdırlar. Onların da diğerleri gibi toplum içinde bulunmaya, diğer insanlarla paylaşmaya ve bu esnada da etraflarından sevgi ve anlayış görmeye hakları vardır. Yakınlarının her gün 24 saat çektikleri zahmeti, diğerleri de ömürleri boyunca (otobüs ya da trende) birkaç saat çekmek zorundadırlar. Hiç kimsenin engelli kişi kendini rahatsız etti diye yakınlarına sataşmaya, hakaret etmeye hakkı yoktur. Hükümetin son yıllarda engelliler yararına çıkarmış olduğu kararları takdirle karşılıyorum. Ancak engelli ve yakınlarının topluma karşı hakları konusunda pozitif ayrımcılık kanunlarına da acilen ihtiyaç var. Asıl sıkıntıyı engelliden ziyade onun adına her gün etraftan hiç haketmetiği halde hakaretler işiten yakınları çekiyor çünkü. Engelli yakınlarına ya da engelliye hakaret etmenin cezai yaptırımı normal iki insan arasındaki itilaflı olaylara göre daha fazla olmalı. Çünkü onlar normal kişilere göre çok daha savunmasızlar. Kamu vicdanına çok daha muhtaçlar. Yetkililere ve kanun yapıcılara arz ederim. Saygılarımla...
0
Cevapla
Dr. Cordelia
Sizlerin Down sendromlu bir bebeği olmadı, olanlardan sadece bir kişi örnek verilmiş, gerisi kimbilir neler yaşıyor? Bu toplum öyle çökmüş, öyle kokuşmuş ki, örneğin dün bir haber vardı gazetelerde, Tekirdağ'da 4 hayvan, 30'larında insanımsı yaratık, özürlü gence topluca tecavüz etmişler. Siz, kendiniz öldükten sonra özürlü çocuğunuza ne olacağını düşündünüz mü hiç, kahroldunuz mu bunları düşünüp düşünüp? Lütfen büyük söylemeyelim, insanlara akıl vermeyelim, Down sendromlu bebek büyük büyük fedakarlık, zor...
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir