Medimagazin logo

Doğumun felsefesi ve doğumdaki yenilikler bu kongrede ele alınacak

Gebelik ve doğumu etkileyen 2017 yılında yayınlanmış en önemli çalışmaların sunumunun da gerçekleşeceği, “2. Uluslararası Gebelik Doğum ve Lohusalık Kongresi”nde doğumla ilgili dünya ve Türkiye politikaları, yenidoğan, halk sağlığı, felsefe-tarih, ebelik oturumları ve eşzamanlı kurslar yer alacak.
Kaynak: MEDİMAGAZİN
 Doğumun felsefesi ve doğumdaki yenilikler bu kongrede ele alınacak
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Uluslararası Gebelik Doğum ve Lohusalık Kongresinin ikincisi 1-3 Aralık  tarihleri arasında Ankara’da düzenlenecek.

Yüksek İhtisas Üniversitesi, Doğasında Doğum Derneği ve Koru Hastaneleri tarafından Başbakanlık Tanıtma Fonu,  Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı destekleri ile gerçekleşecek kongrede doğumun felsefesi, gebelik ve doğumdaki yenilikler ele alınacak.

Koru Hastaneleri, Yüksek İhtisas Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı, Doğasında Doğum Derneği Yönetim Kurulu ve  Kongre Başkanı Prof.Dr.Aydan Biri Medimagazin’e yaptığı açıklamada, “Doğum insanoğlu için en temel yaşantılardan biri olmakla beraber hayatın da başlangıcıdır. Bu bağlamda doğum hem kadın hem de bebek için en temel insan haklarından biridir. Öyle ki kadınların neslin üremesindeki önemli rolü, üreme sağlığından kaynaklanan haklarını da dikkat çekmektedir. Ancak dünya üzerinde çok az ülke üreme sağlığı ile eşitsizlik, şiddet, adalet ve  temel haklar, bunların yanı sıra sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve refah arasında etkili bir bağlantı kurabilmiş ve  yasal önlemlerini bu çerçevede belirleyebilmiştir.” dedi.

“Daha yapılacak çok şey olduğunu unutmamalıyız”

Kadın üreme sağlığının önemi ve ne şekilde olması gerektiği ile ilgili Birleşmiş Milletler(BM)’in  “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi(CEDAW)”, 1985 ve  2011 yılında imzalanan, İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” nde de yer bulduğunu ifade eden Biri, 

“Bu açıdan, Türkiye’de üreme sağlığını geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin içselleştirilmesi hususunda kamu kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum 1990’lardan bugüne çok yol kat etse de, daha yapılacak çok şey olduğunu unutmamalıyız.” şeklinde konuştu.

“Ülke olarak yadsınamaz atılımlar yaşadığımız  bir gerçek”

CEDAW’ın kadın ve sağlık ile ilgili olan 12. maddesinde taraf devletlerin kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına yaptıkları büyük katkıları, anneliğin sosyal önemini göz önünde bulundurarak; aile planlaması dahil sağlık hizmetlerine eşit erişimin, kadına hamilelik, lohusalık ve doğum sonrası dönemde gerekli hizmetlerin en iyi şekilde sağlanmasının, hamilelik ve emzirme sırasında yeterli beslenme ile birlikte, gerektiğinde ücretsiz hizmet verilmesinin, analık sebebiyle kadınlara karşı olan ayrımı önlemek ve etkin çalışma hakkını sağlamak amacıyla da uygun önlemleri alma yükümlülüğünün önemi vurguladığını dile getiren Biri, “Belirtilen bu alanlarda ülke olarak yadsınamaz atılımlar yaşadığımız  bir gerçek.” dedi.
2014 yılı CEDAW’ın bildirisine göre BM’ye üye birçok ülke üreme sağlığı hak ve hizmetlerine eşit erişim konusunda kutlanası bir gelişme göstermiş olsa da, birçok bölgede de hala sıkıntılar yaşanıyor. 

Biri, ”2014 Uluslararası Nüfus ve Gelişme Konferansında(IPDC) üreme sağlığına yönelik raporunda temel olarak her ülkenin üreme sağlığına insan hakları gerekliliği çerçevesinde yer vermesine değinilmiştir. Bu açıdan kadın üreme sağlığı, doğum uygulamaları ve hizmetlerinin iyileştirilmesinin sürdürülebilir gelişmeye ve sosyal eşitliğe global düzeyde katkı sağlayacağından bahsedilmiştir.” dedi.

“Kadının ve kapasitesinin güçlendirilmesi gerekiyor”

Raporda öncelikli olarak üreme sağlığına yönelik bilginin, servislerinin ve hizmetlerinin ulaşılabilir, ücretsiz ve iyi bir kalitede olmasına yer verildiği bilgisini veren Biri, “Çocuk evliliklerin, erken yaşta ve dolayısıyla daha fazla anne ölümlerinin ve morbitesinin önlenmesi, aile planlamasına dahil edilmeyen kadınları azaltmak için kadının ve kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiğine değinilmiştir. Ayrıca, üreme sağlığı hakkında doğru ve kapsamlı bilgi ve donanıma sahip olmanın ergenlik döneminden başlanarak yapılması; yaşa göre cinsel ve üreme sağlığı eğitiminin okullarda uygulan müfredata dahil edilmesi ve bunun yokluğundan kaynaklanan toplumsal önyargıların ve tabuların kırılmasının sağlanılması vurgulanmıştır.” ifadelerini kullandı.

“Çalışmaların sadece ulusal düzeyde ele alınması kadın üreme sağlığında tıkanıklıklara neden oluyor”

“Ülkemizde de 2023 sağlık vizyonu doğrultusunda kayda değer gelişmeler yaşanması ve 2014 Uluslararası Nüfus ve Gelişme Konferansında ele alınan birçok önceliğe yer verilme çabalarına karşın, bu çalışmaların tek cephede etkin bir işbirliği modeline dayandırılmadan ve/veya sadece ulusal düzeyde ele alınması kadın üreme sağlığında gelinmek istenen noktada tıkanıklara sebep olmaktadır.” diyen Biri,  şunları kaydetti: 

“Kadın sağlığı alanında yaşanan bu zorlukları göz önünde bulundurarak ilk olarak geçtiğimiz yıl hayata geçirilen ancak her geçen yıl katılım yelpazesinin artarak devam edeceği bir platformda gerçekleşecek olan ‘Uluslararası Gebelik Doğum ve Lohusalık Kongresin’de, Kadın Üreme ve Halk Sağlığını geliştirmeye yönelik, iyi örneklerin paylaşımı, ulusal ve uluslararası ağ kurma, işbirliği geliştirme, ortak öğrenme çalışmaları ve diyalogu artırmayı hedefleyen kamu-sivil toplum ve sivil toplum-özel sektör işbirliği çerçevesinde düzenlenecek olan kongrede gebelik ve doğum yöntemlerindeki yenilikler, gebelikte yapılan tarama testlerine yaklaşımlar tartışılacak. Ayrıca gebelik ve doğumu etkileyen 2017 yılında yayınlanmış en önemli çalışmaların sunumu da gerçekleşecek. Doğumla ilgili dünya ve Türkiye politikaları, yenidoğan, halk sağlığı, felsefe-tarih, ebelik oturumları ve eşzamanlı kurslar olacak.”

Kongrenin ilki geçen sene gerçekleştirilmiş yurtiçinden 114 ve yurtdışından 11 olmak üzere toplam 125 konuşmacı, ve 790 kongre katılımcısı, 120 kurs katılımcısı ile toplam bin 35 kişi katılım sağlamıştı.

Kongreyi Türkiye’nin 2023 sağlık hedeflerini  gözeterek planladıklarını ifade eden Biri,
“Bu kongre, kamu ve Svil Toplum Kuruluşları(STK) işbirliği ile gerçekleşecek olup, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler  Nüfus Fonu gibi kuruluşların global düzeyde üst düzey temsilcileri,  sivil toplumun bir parçası ve üyesi olan hekimler, yenidoğancılar, ebeler , hemşireler ve diğer STK üyeleri ile birlikte bir ekip çalışması olarak alanının en büyük multidisipliner kongresi olacaktır. Kongreye Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, Pelvik Ağrı ve Endometriosis Derneği, Uluslararası Bebek Masajı Derneği  ve  Uluslararası Suda Doğum Derneği gibi birçok ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşunun iştiraki  de sağlanacaktır” açıklamasında bulundu.

doğum
gebelik
kongre
aydan biri
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir