Medimagazin logo

Bu sorunlar çözüm bekliyor

Çalışma ortamları, ücretler, yasal düzenlemeler ve daha birçok konu hakkında hekimler oldukça dertli. 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla sözü Medimagazin okuru hekimlere bıraktık. Hekimler, Medimagazin’in internet sitesinde yaptığı yorumlarla acil servislerde yaşanan hekim açığından mecburi hizmete, performans sisteminin uygulanışından hekimliğin saygınlığını yitirmesine kadar pek çok sorun hakkında görüşlerini dile getirdiler.
Bu sorunlar çözüm bekliyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Medimagazin’in internet sitesinde hekimler, çalışma hayatlarında karşılaştıkları birçok problemi ve beklentilerini dile getirdiler

Her sene sorunların ve umutların meslek örgütleri ile Sağlık Bakanlığı tarafından dile getirildiği 14 Mart Tıp Bayramı’nda, bu kez Medimagazin okurlarının sesine kulak verdik. Hekimler, karşılaştıkları zorlukları Medimagazin’in internet sitesinde bizimle paylaştı.

Herkes tarafından bilinen “düşük ücret”, “performans sisteminin adaletsizliği”, “emekli maaşlarının yetersizliği” gibi sorunların yanı sıra, “eşi özel sektörde çalışan hekimlere tayin hakkı tanınmaması”, “Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’nun ödediği paket fiyatların düşüklüğü”, “hastayı görmeden ilaç yazılması”, “acil servislerde hekim açığı”, “sık değişen yasal mevzuatın yarattığı kafa karışıklığı” gibi birçok konuda hekimler içlerini döktüler.

 

Medimagazin’in internet sitesine ulaşan okuyucu görüşlerinden bazıları şöyle:

- Doğuda ilçe hastanesinde çalışmaktayım. Hastanedeki görevime Mayıs 2011 tarihinde başladım. Doktorlar sözleşmeli kadrolardan (4924) o zaman  yararlanabiliyordu. Dilekçe verip başvurdum, beklemeye alındım. Fakat Temmuz 2011’de Sağlık Bakanlığı tarafından alım durduruldu. Şimdi de ortada çok büyük bir haksızlık var. Ben 2 bin küsur TL  maaş alırken, aynı yerde, aynı mesai saatlerinde, aynı işi yaptığım diğer uzman doktor arkadaşlarım benden iki kat daha fazla, yaklaşık 5 bin  TL alıyor. Bu hangi kanuna, hangi anayasaya uyuyor? Hangi devletin, hangi milletin kurallarında bu var, çok merak ediyorum. Yaptığım işten de tükendim, sevmiyorum artık doktorluğu, tükendim (Dâhiliye, Uzm. Dr. Hakan).

- Biz kardiyoloji dal merkezi işletiyoruz. Kendi kliniğimizde yeri geldiğinde hiçbir ücret almadan acil geçici “pace” taktığımız hastalar oldu (Sağlık Bakanlığının kendi resmi kurumunda geçici “pace” yok...). Severek ve bütün himmetimizle yaptığımız iş karşılığında herşey dâhil SGK bize 26 TL  ödüyor. İnanın, para kazanmaktan vs. vazgeçtik. SGK’nın sadece hastalara reçete yazabilme fonksiyonundan yararlanıyoruz (Kardiyoloji, Uzm. Dr. Kemal).

- Stratejik personel kapsamına girdiğimiz için eşi özel sektörde çalışanların tayin hakkı ömür boyu yok. Bu şekilde bir kural koymak aile bütünlüğünü bozmakta  ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaktadır (Stratejik personel-uzman doktor).

- Hepimizin bildiği gibi, aile hekimliğine geçilmesiyle birlikte acil servislerde pratisyen hekim açığı ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı, bu acil servislerdeki pratisyen hekim açığını buralara doktor atamak yerine geçici görevlendirmeler ile kapatmaya çalıştı. Sonuçta ne oldu, taşıma su ile değirmen dönmeyeceğine göre, bir an önce acil servislere doktor ataması yapılarak bu açık kapatılmalı (Dr. Hakan Yılmaz).

- Başta Sayın Bakan ve hasta yakınlarından yapılan işin kutsallığına saygı. Gerisi gelir zaten.  Hiçbir sorun kalmaz  (Dr. Murat).

- Bakanlığın mecburi hizmet ve açıktan atama kadrolarını hangi kriterlere göre belirlediğini öğrenmek istiyorum. Ben 9 senedir doğuda küçük bir ilçede çalışıyorum. Çocuğumun ciddi sağlık problemleri var. Ve halen çocuğumun  bakımında bana yardımcı olacak ailemin yanına atamamın çıkması puanlarımla mümkün değil. Ama görüyorum ki,  benden çok daha az kıdemli olan arkadaşlarım ilk atamalarında batıda büyük bir şehire yerleşebiliyor (drmiyazaki-dr).

 

“Süresiz grev” diyenler var

- Sevgili meslektaşlarım. Şu an tek çözüm yolu kalmıştır. Acil hastalar dışında süresiz grev. Başka bir yol mümkün değildir. Siyasi otorite, net söylüyorum, hekimi muhatap bile almamaktadır ve almayacaktır da (MDFD-Uzm. Dr.).

- On iki yıllık sıkıntılı, masraflı ve seçmeli sınavlarla dolu zor bir yoldan geçtikten sonra, en riskli işlerden biri olarak operatör olduk. Sağlıkta dönüşümün halk (seçmen) tarafı çok iyi ilerledi ve gerçekleştirildi. Ancak, sağlık çalışanı tarafı her geçen zamanda kötüleştiği gibi muayenehane açma, iyi döner sermaye alma gibi durumları da yok edildi. Bunun üstüne de, hükümetin halka “Şikâyet edin, hakkınızı alın” gibi telkinleri ile vatandaş artık en ufak olumsuzlukta doktora bağırma, doktoru dövme gibi faaliyetlere de başladı. Eski dönemlerde anlatılan doktora saygı durumundan eser kalmadı. Hem Sağlık Bakanlığından hem Türk Tabipleri Birliğinden bir beklentimiz de kalmadı. Türk Tabipleri Birliği doktorları değil, ideolojileri savunuyor, siyasi davranıyor. Tabipler de “Şucu, bucu” diye parçalanıyor. Bu bölünmüşlük ve zayıflık durumu Sağlık Bakanlığının daha da işine yarıyor. Hekimler toplanmalı ve “Facebook”, “Twitter” gibi sosyal ağlarda biraraya gelip en az bir  haftalık periyodlarla, Sağlık Bakanlığı taleplerimize evet diyene kadar acil sağlık hizmeti dışında hiçbir işe el sürmemeli. Bu memlekette doktorluğu halkın ve Sağlık Bakanının ayaklarının altından çekip hak ettiği yere çıkaralım. Başka hiçbir şekilde hak alamaz, hatta günden güne olan haklarımızı da kaybederiz. Sonra da gider, yapabilirsek kuruyemiş büfesi açar, başında bekleriz (SD-Genel Cerrah).

 

“Performans kırbacı yorgun atları koşturuyor”

- Küresel sağlık sisteminin uygulandığı ülkemizde doktorlar  sağlıktan değil, hastalıktan para kazanıyor. Performans adı verilen bu sistemde ne kadar hasta bakar  ne kadar ameliyat yaparsanız, o kadar para kazanıyorsunuz. Daha fazla kâr etmek hırsıyla her alana yayılan piyasa tanrısı, sağlığımızı yarış pistine çevirirken, sağlık çalışanlarını da para hırsıyla koşturulan yarış atı yapıyor. Bu yarışta kullanılan “performans” adı verilen kırbacın amacı, trilyon dolarlık küresel değirmeni döndüren bu yorgun atları koşturmak. Hedefi ise ilaç ve teknolojinin üretim dağlarını öğütmek. Bu değirmen  gerçekte hastalıkları değil, sağlık ve hayatımızı öğütüyor. Uygulandığı yerlerde hasta sayısını ve ölümleri azaltmıyor, aksine artırıyor. Sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan bu sistem; zincir hastaneler, ithal doktorlar ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma, yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise bu yapı için çöküş getiriyor. Hastayı para olarak gören bu sistem, hekimin iyileştirici gücünü de paranın gücüne devrediyor. Paranın karşılığı ise her zaman sağlık olarak dönmediği için, hastanın hekime olan saygı ve güveni sarsılıyor. Sağlığa odaklanan doktorlar, para etrafında dönen bu dünyada yaşamak istemiyor. Sağlık ve hastayı metalaştıran, pazarlama görevi verdiği hekimi de komisyoncu durumuna düşüren bu sisteme  doktorlar alet olmak istemiyor. Bu hastalıklı sistem değişmediği sürece hekimler, zihinsel depresyon ve dağınıklık içinde dünyaya küsmeye devam edecektir. (ky-dr).

- Tek başına çalışan aile hekimlerinin masraf ücretleri yeterli gelmiyor. Hep cebimizden harcamak zorunda kalıyoruz. Kırsal bölge zorlukları da bunun cabası. Beş altı  kişi çalışıp hem de merkezde olan hekimlerle neden bir tutuluyoruz? (Dr. Ali Soylu)

- Biz kurum hekimleri eğer Sağlık Bakanlığının nimetlerinden faydalanamıyorsak, Bakanlık bize hiç karışmasın, genelgeleri, kuralları ile bizi bağlamasın. Hiç olmazsa dışarıda çalışıp çocuklarımıza ekmek götürelim (Hasan Veli-Aç Kurum Hekimi).

 

“Kurum hekimleri sefilleri oynuyor”

- 1)Kurum hekimi de doktordur. Üstelik içlerinde çok değerli uzmanlar vardır. Döner almazlar. İş yeri hekimliği bulamazlar. Sabit maaşa talim ederler. İş yükleri sanılanın aksine çoktur. Angaryası boldur. Yatıyorlar  zannedilir. Düşünenleri yoktur. Sefilleri oynarlar. Çocukları “Babam doktor” demeye utanırlar. Allah rızası için bir düşünen çıksa...

2) Emeklilikte sürünme. Bu maaşlar ne zaman iyileşecek? Üstelik kurum hekimlerinin tam gün emeklilik iyileştirmeleri de maaşlarına yansımaz. El insaf, el merhamet (Galipb.-doktor).

- Bence performans sistemi en büyük yara. Çok işlem, çok puan, çok para... 1) Jinekolog hastayı muayene eder-puan-para. 2) USG yapar-puan-para. 3) Vs alır-puan-para. 4) Kültür alır-puan-para. 5) Cx koteri yapar-puan-para. Bunların hepsini, her hastaya poliklinikte yapan ve bunu standart haline getiren çok hekim var. Yetmiş  yaşındaki nineyi masaya alıp bunu yapıyorlar (Hekim değil sistem suçlu, doktorun günahı yok. O ay sonunu getirmeye çalışıyor). Sonuç: Hasta çok memnun (nine hariç), doktor memnun, diğer hekimler sinir küpü. Amaç  mutlak müşteri, pardon hasta memnuniyeti ise bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez  (hb- jin.op.dr).

- Hekimlik yaparken karşılaştığımız adli konular bence en büyük sorunlarımız arasında. Şöyle ki, ülkemizde hastayı görmeden işlem yapmayan kaç hekim arkadaş var? Bence yapanlar çoğunlukta. Bir hekim, hastasını görmeden ilaç yazdığında meslekten ihraç ediliyor, diploması iptal ediliyor, ilaveten verilen hapis cezalarını da unutmamak gerekir. Vatandaşlarımızın da belki büyük çoğunluğu, hastasını getirmeden ilaç yazdırabilmek için çabalıyor. Kimi insanlar, hekim bu işe yanaşmayınca hakarete ve hatta şiddete baş vuruyor. Madem bu iş olsun isteniyor ve yaygın bir şekilde de hastayı görmeden işlem yapılıyorsa buna neden ceza veriliyor? Hastayı görmeden işlem yapmak hekimliğin mantığına aykırı. O zaman insanların eğer hastası gelemeyecekse ve raporlu ilacı varsa, görmeden yazmanın yasal sorumluluğu hekimin üzerinden alınsın ya da hiçbir hekim arkadaş bu işlemi yapmasın. Bir de, hastaların  eczanede muayene olup(!) aldıkları ilaçları hekime yazdırmak için yaptığı baskılar var. Hekim direnirse şiddete maruz kalabilir. Bir başka hekim o ilacı yazarsa hastasını kaybedebilir ve maddi zarara uğrar. Bunlar da hekimlerin en önemli sorunlarından, fakat nedense çok dillendirilmiyor. Hekimlik yaparken, insanların yasal olmayan talepleriyle uğraşmak istemiyorum. Yetkililerin buna bir çözüm bulmasını arzu ediyorum (Aile Hekimi Abdullah Kuloğlu).

- Halk ve sağlık politikaları hekimliği köşeye sıkıştırmış ve doktorlar ortak bir karşı duruş sergileyememişlerdir. Öncelikle kendi yaptığımız işin ne kadar ucuzlatıldığını göremiyoruz. Bir beyin cerrahi uzmanı arkadaşım 1,5 trilyonluk maddi tazminat davası ile cebelleşiyor. Peki bu doktor arkadaş ne için bu davayla karşı karşıya kaldı? 100, bilemedin 150 TL’lik performans puanı alacağı bir operasyon için. Neymiş, “Nedensel olarak görevle ilgili hasar”. Hukuki dille anlatılan bu. Yazık çok yazık  (dr-dr).

 

“Deneme-yanılma yöntemlerinden bıktık”

- 1) Sağlık Bakanlığının deneme-yanılma yöntemleriyle iş yürütmeye çalışmasından bıktık artık. İkide bir değişen yönetmelikleri takip edemez olduk. İstikrarlı ve akılcı iş yürütmesini bekliyoruz. 2) Sağlık Bakanının politik değil, daha çok bilimsel düşünmesini bekliyoruz. 3) Sağlık Bakanının diğer bakanlar gibi kendi kurumlarına sahip çıkmasını bekliyoruz. Artık diğer kurum amirleri bizlere amirlik yapmaya başladı. Resmi yazılar bile kendileri bir üst makammış gibi emrivaki gönderiliyor. 4) Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmeliklere öncelikle sağlık müdürlerinin, valilerin, kaymakamların uymasını bekliyoruz. İşler bu şahısların keyfine göre yürüyecekse, boşu boşuna yönetmelik çıkarmakla uğraşmasınlar. 5) Hak ve adalet aramanın da sağlık hizmetleri kadar ucuz ve kolay olmasını bekliyoruz. 6) Sağlık Bakanına bir de mesajım var. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır (Dr. Cengiz).

- Mecburi hizmet atamasında “stratejik personel” durumundan dolayı eşim ailesinin yanında olmayı tercih ederek göz doktorluğunu yapamamaktadır. Oysa ki ikamet ettiğimiz yerde devlet uzman doktor ataması yapamamaktadır. Hiçbir ücret ve koşul talep etmeden eşimin memleketimde mesleğini icra etmesini ve topluma faydalı olmasını isterdim  (Yavuz-Serbest).

- Hekimlerin tüm savunma refleksleri felç olmuş durumda, adeta üzerlerine ölü toprağı serpilmiş. Biraz zor uyanırlar. Belki de hiç uyanmazlar. Hekimlerin yaşayan ölülerden farkı kalmamış durumda. Varlıkları’nın hiçbir anlamı ve  değeri yok. Yokluklarında veya en ufak hatalarında ise ölümlerden ölüm beğensinler. Aslında kaybedecek pek de bir şeyi olmayan tüm hekimlerin tek çıkış yolu süresiz genel grev. “Hekimin bağrına hekim düşmanları dayamış hançerini, yok mudur kurtaracak hekimlerin bahtı kara maderini?” (Tıp Doktoru Frankie Bellevan).

 

“İtibarsızlaştırılıp sıradanlaştırıldık”

- Sorunlarımız: 1) Tükenmişlik sendromu çoğumuzu kuşatmış durumda. 2) İtibarsızlaştırılıp sıradanlaştırıldık. 3) Uzmanlığımıza saygı kalmadı, aciller boşaldığı için acilde kapı nöbeti ile branşımız dışında hasta bakmak zorunda kalıyoruz. 4) Sabit maaşımız çok düşük. 5) Döner sermayede taban (2500 TL) ile tavan (8500 TL) ücret alan arkadaşlarımız arasındaki uçurum çok fazla. 6) Aramızdaki iş barışı bozulmuş durumda. 7) Performans sistemi nedeniyle gereksiz iş ve işlemler çok fazla arttı (Dr. Cevdett-op).

-1) Mecburi hizmet tam bir zulme dönmektedir. Eğitim hakkını, yerleşim hakkını elinden almaktadır. Aileler parçalanmaktadır. Bu zulme artık dur denmelidir. 2) Doktorluk sadece İzmir, Ankara, İstanbul’daki  üniversitelerde yapılmamaktadır. Hocasından, intern doktoruna kadar, artık  birlik ve dirlik olma zamanı gelmiştir. 3) Üniversitelerimizin bilimsel kurulları, performans sisteminin sakıncalarını ciddi manada çalışarak, gerekirse ciddi A sınıfı dergilerde yayınlayarak ortaya koymalıdır. 4) TTB siyasi söylemleri bırakmalı, odalarda uyduruk siyasi içerikli toplantılara ev sahipliği yapmamalıdır. 5) Yeni anayasa çalışmalarına, özellikle özlük haklarımız açısından destek verilmelidir. Nöbet, icap, yönetici “mobbing”i, eğitim hürriyeti ve daha birçok konunun, anayasal güvence altına alınması sağlanmalı, bu konular kesinlikle başhekimliğe, valiliğe, bürokrasiye teslim edilmelidir. 6) Sağlık Bakanlığı “Dediğim dedik”, firavunlaşmış yönetimden vazgeçmeli, çalışanları kucaklayıcı, bilimsel, 21. yüzyılın şartlarına uygun, hekim kazancını kıskanmayan, patronlara peşkeş çektirici önü kapalı politikalar üretmeyen, insanlık tarihi kadar eski olan serbest çalışma hakkını gerçek manada kollayan anlayışa sahip olmalıdır. 7) Bu süreçler eğer olumlu gelişmezse, çok kısa zamanda aciller hariç süresiz iş bırakma eylemi yapılmalıdır (Uzman-radyolog).

- Tıp Bayramı sözünü reddediyorum! Neyin bayramı? 14 Mart “Sağlıkta Yas Günü” ilan edilsin, yakalara siyah kurdela takılsın (Uzm. Dr. Taha).

- Bence tam anlamıyla bir doktor birliği kurulmalı ve bütün hekim arkadaşlar bu birliktelikte ortak kararlar alınmasına katkıda bulunmalı (siyaset ve politikalar olmaksızın) ve bunlara saygılı olunmalı! İşte o zaman kendimize, birliğimize, ülkemize ve dünyaya bir faydamız olabilir (Dr. Mehmet Aydın).

- Hekimlerin en öncelikli sorunu, hasta nezdinde saygınlıklarını yitirmeleri, sıradanlaştırılmalarıdır (Tıp Doktoru  Hasan Akpınar).

 

“Hekimlik, işçiliğe evriliyor”

- Bence sorun hak ya da emek-ekmek mücadelesi sorunudur. Artık hekimler de,  emeği ile geçinen eğitimli işçiler olmaya doğru evrilmektedir. Dolayısıyla tarihin her döneminde her coğrafyada olduğu gibi örgütlenmeden hiçbir şey olmayacaktır. Fakat maalesef bu ülkede hekimler kadar tekçil, örgütlenmeden uzak başka bir meslek grubu daha yoktur. Ben Sağlık Bakanını tebrik ediyorum. Bir şekilde biz hekimlere örgütlenme ve hak arama mücadelesini öğretiyor... (Genel Cerrahi Uzmanı Ahmet Deniz Uçar).

- Hekimlerin maaşı mutlaka iyi bir seviyeye çıkarılmalı, gerekirse zorluk derecesine ve riske göre maaş ayarlanmalı ve döner sermaye katkısı çok daha düşük oranlara çekilmelidir. Örneğin; riskli uzman hekimler en az 7-8 bin TL  almalı ve hasta sayısı,  bir hastaya en az 10 dakika bakacak şekilde ayarlanmalıdır. O zaman devlet de, SGK da daha çok kâra geçecek, hasta hak ettiği değeri görecek, hekimler de daha mutlu ve huzurlu çalışacaklardır (Uzm. Dr. Murat Aydın).

 

“Asistanımdan az ücret alıyorum”

-Üniversitede uzman doktorum, öğretim üyeleri dışında hiç kimseye eş durumu yapılmamakta ve bunun hiçbir gerekçesi yok. Kaldı ki, bir sürü emsal dava var ama Sağlık Bakanlığı umursamıyor. Doçent olunca mı eş durumum yapılacak, 5-6 yıl ailem paramparça mı olacak? Ya da ne işiniz var üniversitede, gidin devlette çalışın mı denilmek istiyor? Bu arada, eşim de ben de mecburi hizmetimizi bitirdik. Devlet hastanesindeki uzman doktorlara kıyasla oldukça düşük maaş alıyorum. Hani eşit işe eşit ücret prensibi? Son değişikliklerle bir umut olur mu dedik ama, mümkün olmadı maalesef. Ne performanstan faydalanabiliyorum ne de dönerden. Akademik uzman diye bir durum var ve inanır mısınız bilmem ama, hastane eczacısı ile aynı miktarda ek ödeme alması üzerine kanun yazılmış. Bırakın devletteki uzmanları, kendi asistanlarımdan daha az ücret alıyorum. 7-24 icapçıyım, icap parası ödenmiyor, nöbet tutayım dedim olmaz dediler. Asistanlarımdan az aldığımı, isteyen herkese ispatlayabilirim. Şöyle düşünüyorum: Kanunlar, yönetmelikler yapılırken hiç kimsenin aklına üniversitelerde uzman çalışacağı gelmemiş. Her yer profesör, doçent zannedilmekte. Bizlerle ilgili ciddi hiçbir şey yok (Uzm. Dr. AB).

- Pratisyen ol zorunlu hizmet yap, dâhiliye uzmanı ol yine zorunlu hizmet yap. Sonra yan dalı kazan, bitir ve yine zorunlu hizmet yap. Bu önerileriniz arasında muhakkak olmalı bence... (Yan Dal Asistanı Vedat Koçak).

- Bilmeyen de, performans sistemi yeni çıktı ya da çıkmak üzere, hekimler beğenmedikleri bu sistem yürürlüğe girmesin diye tepkilerini gösteriyor sanacak. Oysa bu sistem  7-8 yıldır,  belki de daha fazla süredir var. Nedense hiçbir zaman şu an olduğu kadar kimse bu sistemin yanlışlığını konuşmamıştı. Bence asıl onu araştırmak gerek. Hiçbir meslekte bizde olduğu kadar kendi içinde sınıfsallaşma, rekabetçilik ve neredeyse olmayan dayanışma sayesinde bu tablo gayet normal bence. Kimse kendi kazancı ya da haklarında bir kısıtlama olmayıncaya kadar yapılan uygulama ve yönetmeliklere sesini çıkarmadığı için bence sorunu önce kendimizde aramalıyız. Maalesef, acı ama asıl gerçek bu (Garibandoktor-dr).

-Üniversite hastanelerinde çalışan asistan doktorların dönerleri standardize edilmeli. Sabit döner uygulaması birçok üniversite hastanesinde yok. Klinikler arası asistan dönerlerinde uçurum var. Bunun mutlaka giderilmesi lazım. Evli ve eşi çalışmayan, mesleğe yeni başlamış bir asistan doktorun 2 bin 500 TL maaş + döner  ile evi kira iken belirli standartlarda yaşaması imkânsız. YÖK, mutlaka üniversite hastanelerindeki asistan doktor gelirleri ile ilgili düzenleme yapmalı. Birçok asistan doktor, hemşirelerin çoğundan daha az döner alıyor. Mutlaka düzeltilmeli. Hastaneye dağıtılan döner sermayede ne zaman bir azalma olsa, hocalara ve hemşirelere dokunulmuyor, asistan dönerlerinin katsayısı azaltılıyor. Asistan doktorların dönerleri ile oynama yapılabilen katsayı aralığı mutlaka azaltılmalı ve taban mutlaka yukarı çekilmeli  (Dr. Kemal Erol).

bu
sorunlar
çözüm
bekliyor
Yorum (15)
RKTR
1 haftalık toplu grevden başka hiçbir çare göremiyorum ..
0
Cevapla
uzman doktor
Mart 2011 tarihinde bir ilçe devlet hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak işe başladım. Bulunduğum hastanede tek branş doktoruyum. Mecburi hizmet sürem 400 gün. Benimle beraber aynı dönem mecburi hizmet kurası ataması olan arkadaşlarımla konuştuğumda onların sözleşmeli personel kadrosuna geçtiğini ve ayda 5000 Tl'den fazla maaş aldıklarını ögrendim. Malesef bulunduğum ilçede sözleşmeli personel kadrosu yok ve 2000 Tl civarında bir maaş alıyorum. Sabah 8 akşam 5 mesaide poliklinik hizmeti vermekteyim, mesai saatleri dışında ise acilden her arandığımda hastaneye gidiyorum ve hastanın tetkik ve tedavisini yapıyorum. ( ki şimdiye kadar hiç icap nöbet parası almadım.) Doğum için gelen hastaların travay süresince takibini yapıyor ve doğumlarını kendim yaptırıyorum. Birde acil serviste nöbet tutacak pratisyen hekim olmağı için acil nöbeti tutup ertesi gün normal poliklinik hizmetine devam ediyorum. Asistanlıktan bile fazla çalışmama rağmen elime maaş+döner sabiti+ döner toplamda 5000 tl civarında bir para geçiyor. Ayrıca bulunduğum hastanede kan merkezi veya kan transfüzyon ünitesi yok, çocuk hastalıkları uzmanı yok. Yapmış olduğum bir sezeryan ameliyatından ise 150 puan alıyorum. Bulunduğum şartlerda ve yapmış olduğum ameliyat ve almış olduğum bu riskin karşlığı asla değil. (acilde 1 cmlik kesiye atıla sütur ilşemi veya bir nevüs alma işlemi de 150 puan.)İlçede bulunan aile hekimleri sadece mesai saatlerinde çalışıyor, acilde nöbet tutmuyor ve mesai saatleri dışında icaba nöbetleri yok ve bu aile hekimleri tus girmeden bir kaç aylık kurslar ile aile hekimi olmuş pratisyen arkadaşlar ayda 8000 Tl'ye yakın maaş alıyorlar. Bu arkadaşlar içinde 26 haftalık benim 50 gR OGTT yaptığım gebeden hem kanda hem de idrar da gebelik testi isteyenler bile var. Malesef hizmet puanım az diye mecburi hizmetim bittikten sonra benim buradan merkezi bir devlet hastanesine atanma şansım yok. ( Bulunduğum hastaneden mecburi hizmet süresi bitipde başka merkezi bir hastaneye atanan doktor olmadı. Çoğu istifa etti, bazılarıda yan dalı kazanıp gitti.) İçinde bulunmuş olduğumuz bu sistem malesef insanı mesleğinden soğutuyor. İnsanın bu şartlar altında mecburi hizmet süresi bitince istifa etmekten başka bir şansı kalmıyor. Birde medyada herşey mükemmelmiş gibi gösteriliyor.
0
Cevapla
bilge
17 subatta değişen, eğitim arastırmalara atamalarda 3 yayın ve uds 60 krıterı işlemeli .asistan eğitimi için bu yapılmalı
0
Cevapla
E.M.
Hekimler geçim sıkıntısından emekli olamıyorlar.Hekimler emeklilikte sefalet çekmeyecek emeklilik düzenlemeleri bekliyor.
0
Cevapla
umut umut
bu sayfalara yeterince sorun yazıldı,bir yenisini de ben eklemek istemiyorum.havanda su dövmekle olmuyor bu işler..ne yapmamız gerektiğine karar vermemiz ve uygulamamız gerekiyor..birkaç arkadaşın önerdiği gibi acil müdehaleler dışında uzatma opsiyonlu en az bir hafta grevden başka yol da görünmüyor..
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir