“Bir çuval inciri berbat etmek…”
Sağlık ortamı ve bununla da bağlantılı olarak hekimliğin çok sancılı ve geri dönüşü güç bir dar boğazdan geçtiği günümüzde; hekimlerin çatı örgütü konumundaki TTB’nin 60. Genel Kurulu’nda yaşananları yukarıdaki özdeyişimiz tanımlayabilir düşüncesindeyiz.
Oysa, geçtiğimiz aylarda Ankara’daki 13 Mart mitingi ile başlayan, çeşitli kentlerde Asistan Eylemleri ve 19-20 Nisan’da ülke genelinde “İş Bırakma” şeklinde sürdürülen eylemlilik ve devingenlik süreci umutlarımızı yeşertmemiş miydi? Her ne kadar satır aralarına etnikçilik sokuşturulmuş olsa da; bu süreçteki gözlemlerimiz TTB’nin genel performansının hekim kitlesi üzerinde olumlu bir izlenim bıraktığı yolundaydı.
Böyle bir dönemin sonunda gerçekleşen 60. Genel Kurul’un hekimliğe ve sağlık ortamına odaklanması en doğal beklentiydi!
Geçmişte hiç olmadığı kadar etkin ve ortak paydada buluşma potansiyeline erişmeye aday bir hekim hareketini etkisizleştirmek için ne yapmak gerekirdi diye bir soru dile getirilse son genel kurulda alınan kararlardan daha iyi bir yanıt bulunamazdı!
“Olmak ya da olmamak!” noktasına sürüklenen hekimlerin ve hekimliğin sorunlarının çözümüyle en küçük ilintisi bulunmayan politik tercihlerin öne çıkartılması nasıl açıklanmalıdır?
Bu tutumun yol açması neredeyse kesin olan sonuçlarından biri hekimlerin kendi örgütlerinden kopmalarıdır.
Bu kopuşun TTB’de yönetimde olanların konumunu güçlendireceğine kuşku yoktur! Ama, yine bu kopuşun hekim hareketinin dinamitlenmesi anlamına geleceği de kuşku götürmeyen bir başka acı gerçeğimizdir.
TTB yönetiminin fazlaca çaba ve enerji harcamakta olduğu konusunda hiç kimsenin kuşkusu olmasa gerektir. Ancak, bu çaba ve enerjinin doğru yöne odaklanmadığı ve dolayısı ile de hekimleri kapsayıcı olmadığının da altı çizilmelidir.
“Anadil öğretimi” ile “anadilde eğitim” konularını bilerek ya da bilmeyerek biri birine karıştırmak ve bu yolla getiri sağlama çabası içinde olmak ülkenin ve sağlık ortamının günümüzde içinde bulunduğu koşullarda anlaşılır ve hoş görülür bir yaklaşım olamaz.
İzmir Tabip Odası olarak TTB’nin son dönemlerde sergilemekte olduğu, hem hekimlerden kopuşu hızlandıran hem de ülkemizi ayrışma ve bölünmeye doğru yönelten politikalardan rahatsızlığımızı her fırsatta ve her ortamda dile getirmekten çekinmedik.
Bu bağlamda, son TTB Genel Kurulu’na egemen olan söylemleri hem hekimlikle ilintisizlikleri hem de ülkemizin birliği ve dirliğine tehdit oluşturmaları nedeniyle kınıyoruz.
Bu tutum ve yaklaşımlarla hiçbir şekilde bağlantımızın olmadığını; bu kararları onaylamadığımızı hekim kamuoyuna saygı ile duyurmayı da öncelikli bir görev olarak yerine getirmiş oluyoruz.
Ne yazık ki, bu genel kurulda da hekimleri ve hekimliği ilgilendirmeyen konu başlıkları zamanın önemli ölçüde yitirilmesine yol açmış ve gündemdeki asıl sorunlar yeterince tartışılamadığı gibi bu başlıklara ilişkin çözüm üretilmesi de söz konusu olamamıştır.
60. Genel Kurul’a ilişkin olarak üyelerimizden de tepki ve kınama içeren geri bildirimleri de yoğun bir şekilde almakta olduğumuz bugünlerde üyelerimize çağrıda bulunmak istiyoruz!
Bir anlık kızgınlıkla meslek örgütünüzden kopmayınız! Tersine, hoşumuza gitmeyen söylem ve eylemlerin kaynağı konumundaki TTB’nin düzeltilmesinin biricik yolunun üye olmaktan ve seçimlere katılmaktan geçtiğini hiç ama hiç aklımızdan çıkartmayalım.
Saygılarımızla
İzmir Tabip Odası