Bir ülke yaratmak…Yeni bir düzen, en iyi düzen, halkın mutluluğu…
Platon’dan bu yana hep “ideal” devlet modelleri oluşturulmaya çalışıldı, hala da çalışılıyor. Bunun yanı sıra her ülkede, her hükümet iktidar olduğu dönemde kendi ideolojileri çerçevesinde “ideal”in peşinde koşmuş halen de koşmaktadır.
AKP iktidarı da kendi planları doğrultusunda bir ideal düzen yaratma peşinde. Ancak görünen o ki bu ideal düzende “diş hekimleri”ne yer yok…
Peki neden yok? Açıkçası kendi adıma sağlık bakanımız ve başbakanımızın durumun vehameti konusunda gereği kadar bilgilenmediği inancındayım.
Öncelikle,olaya geniş bir perspektiften bakmak istiyorum.
Diş hekimliği neden önemli ? Ya da daha doğru bir ifade ile “Ağız-Diş Sağlığı Neden Önemlidir?”
Bu soru birkaç başlık altında cevaplanabilir.
· Caucus Educational Corporation’ın 2006 raporuna göre zayıf ağız hijyeni kalp, akciğer, diyabet, felç ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğmasına sebep olmaktadır. Özellikle düşük doğum ağırlıklı bebekler gelişimsel anomaliler açısından yüksek risk grubunda olup, bunun yanı sıra astım, doğum anomalileri, davranış bozuklukları ve yeni doğan ölümü gibi risklerle karşı karşıya kalmak açısından oldukça yüksek risk altındadırlar.
· 2006 ABD Halk Sağlığı Servisinin raporuna göre genel sağlık ve varlığın iyi sürdürülebilmesi açısından ağız sağlığı çok güçlü bir indikatördür.
· Ağız-diş sağlığı mutluluk, hayat kalitesi, doğru diyet, psikolojik durum, sosyal iletişim yetisi ile oldukça ilintilidir. Araştırma sonuçları göstermektedir ki ağız ve bölgesi sorunlu bireylerde kendine güven problemleri, anksiyete, depresyon, sosyal uyumsuzluk daha fazladır.
· Ağız sağlığı ve ilişkin bölgelere ait rahatsızlıklar işgücü kalitesini oldukça etkilediği gibi, yetişkinlerin iş, çocukların okuldan kaybettiği günlerin oranında ciddi yer tutmaktadır.
· Her yıl ağız ve farinks kanserlerinden ötürü ortaya çıkan prematür ölümler de insanların yaşam süresini kısaltmaktadır.
· Ağız ve bölgesi sorunları yüzünden ortaya çıkan yeterli çiğneyememe, bireylerin yiyecek seçimini limitlemekte buna bağlı olarak da sağlıksız beslenmeye yol açmaktadır. Yine buna bağlı olarak diş kaybı, oral-fasiyal bölgede ağrı, eklem problemleri, tat algısında bozukluk, çiğneme fonksiyonunu tam olarak yerine getirememe ve protez ihtiyacı sorunlarını ortaya çıkarmaktadır.
· Ağız hijyeninin sağlanamaması sonucu artan bakteriler immün sistemi zayıflatmaktadır.
· Ağızda var olan yaralar bireyleri enfeksiyona açık bir hale getirmektedir.
· Çağın en büyük tehlikelerinden HIV’in ilk bulguları ağızda görülmektedir.
· 35 yaşından önce ortaya çıkan diş kayıpları Alzheimer hastalığı’nın sebepleri arasında yer bulmaktadır.
· Tedavi edilmeyen apseler, kistler tehlikeli birer fokal enfeksiyon odağıdır.
….VE EN ÖNEMLİSİ TÜM BUNLAR ÖNLENEBİLİR PROBLEMLER OLUP ÖNLENMELERİ TEDAVİLERİNDEN ÇOK DAHA BASİT VE UCUZDUR.
Ağız-diş sağlığının önemi kabaca bu şekilde özetlenebilir. Özet de açıkça göstermektedir ki bireylerin ağız sağlığını göz ardı etmek bireylerin hayatını tehdit ettiği gibi ülke ekonomisine de büyük zarar vermektedir.
Tüm bu gerçeklere rağmen neden ağız-diş sağlığı göz ardı edilmektedir?
Bir insanın göz sağlığını ağız diş sağlığından daha önemli kılan nedir?
Bir insanın vücudunu parçalara ayırmak hangi anlayışa sığmaktadır?
Bir bireyin vücudunun tüm organları için hizmet alabilmesi mümkünken ağız ve diş sağlığı için hizmet alamaması hangi anayasal kavrama sığar?
Açıkçası bu sorulara hali hazırda verilmiş bir yanıt yoktur.
Şu günlerde bir de akıl almaz bir politika izlenmektedir. Ortodonti tedavisi için sıra bekleyen hastalar sevk edilmektedir. Bu gerçekten şaşırtıcı bir politikadır. Ortodontik hastaların %90’nı tedavilerini estetik amaçla talep etmektedirler. Estetik amaçlarla yapılan tedavilerin sevk edilmesine izin verilirken, dayanılmaz diş ağrısı çeken bir hastaya 3 ay sonrasına randevu yazıp sevkedilmemesi pek anlaşılır bir durum değildir.
Ağız ve diş sağlığı problemleri nedeni ile yemek yiyemeyen buna bağlı olarak da doğru beslenemeyen 4 yaşındaki miniğin durumunu;
Ön dişleri basket oynarken kırılmış, buna bağlı olarak sosyal iletişim sıkıntısı çeken genç delikanlımızın durumunu,
Gömülü kalmış ve kist oluşturmuş 20 yaş dişleri yüzünden romatizmalar ağrılar çeken yaşlı teyzemizin durumunu,
Sabaha kadar çektiği ağrılar yüzünden vardiyasında düzgün çalışamayan, devamlı izin almak zorunda kalan buna bağlı olarak da işini kaybetme riski ile karşı karşıya kalan işçimizin durumunu,
Periodontal problemleri nedeni ile %95 damar tıkanıklığı olan ancak ağız diş sağlığı problemlerini çözmeden ameliyata alınmayan vatandaşımızın durumunu,
DAHA AZ ACİL KILAN NEDİR???
Devletin ağız ve diş sağlığı tedavi hizmetleri konusunda böylesine dışlamasının yanında, hekimlik değerini düşürmesi de ayrı bir mevzu, diş hekimleri için ayrı bir acıdır. Hala bakanlık bünyesinde diş hekimleri “genel müdürlük” seviyesinde temsil edilmekte, devlet atamasından çoğunlukla muaf tutulmakta, hala bir yardımcı personelmiş gibi muamele görmektedir.
Sayın bakan ve başbakanın diş hekimlerini böylesine saf dışı bırakmasının sebebi koskoca bir muammadır. Acaba hiç diş ağrısı çekmemiş olmalarından olabilir mi değerimizi bilmemeleri diye de düşünmekteyim.
Bugün diş hekimlerinin neden böyle saf dışı bırakıldığının hesabını sormak yerine artık nasıl safa dahil edileceğini konuşmanın çok daha yararlı olacağına inanıyorum.
Göstergeler açıktır ki ağız ve diş sağlığına ve bu hizmeti veren diş hekimlerine hak ettiği değeri vermek hem toplumun hem de devletin yararına olacaktır.
Şüphesizdir ki bir devletin gelişmişliği yalnızca ekonomik göstergelerle ölçülemez. Bunun yanında devletin, halkın refah ve mutluluğu için verdiği hizmetler de önemlidir.Aksi durumda, büyür fakat gelişemez. Şu an devletin ağız ve diş sağlığı merkezleri dışında bu konuda hizmet vermediği realitedir. Oysa ki devlet her bireye istediği hekimi seçme ve istediği şekilde tedavi alma hakkını sunmakla mükelleftir. Bu anayasal bir zorunluluktur. Anayasanın eşitlik ilkesidir. Elbette ki devlet özelden hizmet alımının sınırlarını ve niteliğini belirleyebilir. Ancak bu sınırlar vücudun organlarını parçalamak şeklinde olamaz.
Ben kendi adıma, bir diş hekimi olarak devletin beni neredeyse hiçe saymasını üzülerek izliyorum -DUS'un çok olumlu ve güzel bir adım olduğunu bu noktada yok saymak istemem- . Oysa ki beraber, bir bütün olarak diş hekimliğini AB standartlarına değil çok daha üzerine taşıyacak projeler üretmek ve bu projeleri hayata geçirmek isterdim. Bu projelere konuyu dağıtmamak adına bu yazımda çok fazla yer vermek istemiyorum. Ancak birkaç başlık olarak değinmem gerekirse:
· Diş hekimliği müfredatının tıp fakülteleri ile entegre hale getirilerek standartının yükseltilmesi ve eğitiminin 6 yıla çıkarılması.
· 1 yıl zorunlu hizmetin getirilmesi.
· Muayenehane standartlarının yükseltilmesi, bu standartlara uyum sağlayabilmesi için diş hekimlerine uzun vadeli kredi imkanlarının tanınması.
· BOARD sınavının getirilmesi.
· 0-16 yaş grubunun hizmet alımının acil olarak kolaylaştırılıp, hızlandırılması.
· Diğer yaş gruplarından hizmet alımının yapılması halinde bunun ciddi bir kontrole tabii tutularak ve fark ödemesi yapılarak alımının sağlanması.
· Toplumsal farkındalık ve bilinç yaratmak adına medya yolu ile ağız diş sağlığının öneminin vurgulanması.
· Şişe sularına florlanma uygulamasının bir zorunluluk haline getirilmesi.
· İlkokullara düzenli ağız diş sağlığı kontrolünün ve oral hijyen eğitiminin yapılması.
· Ağız diş sağlığı kontrol merkezlerinin kurularak, özelden hizmet alan vatandaşa yapılan tedavilerin denetlenmesi.
· Çantacılık yapan doktoralı/uzman hekimlerin sınıfının belirlenerek bu hekimlere ödeme yapan hekimlerin bunu gider olarak göstermesi, bu doktoralı/uzman hekimlerin de kayıt dışı kazançlarının kayda alınarak vergilendirilmesi.
İlk sıraları alacaktır.
Sayın Başbakan ve Bakan’ın dişleri ağrımadan değerimizi anlamaları dileğimle.