Ankara Şehir Hastanesi’nde görev yapan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serkan Çay Ankara Şehir Hastanesi ‘Aritmi Ekibi’nin uzun yıllardır kalp ritim bozuklukları konusunda çalıştığını belirterek “Ekibimizin verdiği hem ulusal hem de uluslararası aritmi eğitimleri ve dünya çapında önde gelen aritmi merkezleri ile olan akademik iş birliklerini aralıksız sürdürmekteyiz.” dedi.
Medimagazin’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Çay şunları kaydetti:
Atriyal fibrilasyon nedir?
Atriyal fibrilasyon toplumda en sık görülen ve yaşla sıklığı giderek artan, gerekli tedaviler uygulanmadığı zaman kalp yetersizliği, inme (felç) ve ölümle ilişkili olan bir kalp ritim bozukluğudur.
Atriyal fibrilasyon semptomları nelerdir?
Atriyal fibrilasyon çoğunlukla hızlı ve oldukça düzensiz bir ritim bozukluğu olduğu için hastalar genellikle çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi, baygınlık hissi, yorgunluk, halsizlik gibi şikayetlerle karşımıza çıkmaktadır. Bazı durumlarda ise maalesef ki hastanın ilk başvuru şekli inme olabilmektedir.
Atriyal fibrilasyon nasıl tespit edilir?
Bu ritim bozukluğunun teşhisinde en önemli tanı aracı elektrokardiyografi (EKG) olup, bazen ritim Holter ve deri üzerine ya da altına yerleştirilen ‘olay kaydedici cihazlar’ denilen bir gün ya da daha fazla süre hastanın kalp ritminin tamamını kaydedebilen cihazlar ile de atriyal fibrilasyon tespit edilebilmektedir. Kalıcı kalp pili gibi vücudunda kalıcı cihaz taşıyan hastalarda da bu cihazların kontrolü sırasında atriyal fibrilasyon saptanabilmektedir.
Daha önce de söylediğimiz gibi atriyal fibrilasyon sıklığı yaşla artmakta olup, özellikle 65 yaşından sonra bu ritim bozukluğunun neden olduğu inme nedenli sakatlık ve ölüm riski artmaktadır. Bu sebeple atriyal fibrilasyonun erken tanı ve tedavisi önem kazanmaktadır. Sağlık kurum ve kuruluşlarına başvuran ileri yaştaki kişiler için EKG çekimi önemlidir. 1. basamak sağlık tesislerine başvuran şikayeti olsun olmasın özellikle 65 yaş üzerindeki bireylere EKG çekimi ile, eğer elde mevcut değilse en azından nabız muayenesi yaparak herhangi düzensiz bir ritim saptandığında, bu kişilerin kalp ritmi konusunda uzmanlaşmış hekimleri barındıran üst basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirilmesi ile uygun teşhis ve tedavilerin yapılması sağlanacaktır. Böylece hem ihtiyacı olan hastalara gerekli tedavileri uygulanmış olacak hem de ritim bozukluğunun neden olabileceği kötü sonuçlar engellenip hastaların daha uzun ve kaliteli hayat sürmesi sağlanarak ülkemizin mali kaynakları da boşa harcanmayacaktır.
Atriyal fibrilasyon nasıl tedavi edilir?
Bu ritim bozukluğunun tedavisinde 2 ana amaç vardır. İlki, atriyal fibrilasyonun neden olabileceği sakatlık ve ölümle yakından ilişkili olan inmenin önlenmesidir. Bunun için genel bir tabirle kan sulandırıcı, pıhtı önler ilaçlar olarak bilinen ‘antikoagülan’ ilaçların kullanılması gerekmektedir. Bu ilaçlardan en eski ve en sık bilineni bir vitamin K antagonisti olan varfarin (Coumadin) olup ne yazık ki sık aralıklarla ilaç etkinliğini kontrol etmek için kan tahlili ya da parmaktan ölçüm yapılması zaruridir. Neyse ki son yıllarda kullanıma giren ve varfarin kadar hatta daha etkili olup, yan etki olarak benzer hatta daha az kanamayla ilişkili yeni ilaçlar (dabigatran, rivaroksaban, apiksaban, edoksaban) mevcuttur. Bu ilaçlar sabit dozlarda kullanılır ve kan takibi yapılmasına gerek yoktur.
Tedavide ikinci amaç, hızlı ve düzensiz ritim bozukluğundan kaynaklanan hasta şikayetlerine yönelik olmaktadır. Bu amaçla, ilgili ritim bozuklukları uzmanı kardiyolog hekim tarafından hastanın genel durumu, atriyal fibrilasyonun çeşidi (ataklar halinde ya da uzun süreli), ek hastalıkları, kalbinin fonksiyonları, hastanın istekleri ve uygulanacak tedavinin hastaya yarar/zarar oranı göz önünde bulundurularak atriyal fibrilasyonun normal ritme çevrilmesi mi yoksa bu hızlı ritmin yavaşlatılarak mı tedavi edileceği konusunda karar verilmektedir.
Ritmin yavaşlatılması konusunda kalbin elektriksel sistemini etkileyen bazı ilaçlar devreye girmektedir. Bu ilaçlar (beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri, digoksin) ile hızlı ve düzensiz olan kalp ritmi yavaşlatılarak ve kısmi olarak bir miktar düzenli olması sağlanarak hastanın şikayetleri en aza indirilmeye çalışılır. Diğer taraftan eğer amaç ritmin tamamen düzeltilmesi ise tedavi seçenekleri artmaktadır. Bu amaçla yine kalbin elektriksel yapısını etkileyen ‘antiaritmik’ ilaçlar (propafenon, flekainid, amiodaron, sotalol) denilen ilaçların kullanılarak ritmin normal haline çevrilmesi uygulanabilir. Fakat bu ilaçların başarı şansı %50 civarındadır. Bu aşamada devreye kalbin elektriksel sistemini ‘yeniden başlatan’ ve normal ritmin kazanılmasını sağlayan elektro şok ‘kardiyoversiyon’ uygulaması girmektedir. Anestezi eşliğinde uygulanan bu şok tedavisi ile antiaritmik ilaca kıyasla normal ritmin sağlanması şansı daha fazladır. Çoğu zaman, şok tedavisinin uygulanmasından önce antiaritmik ilaçlar da verilerek şok tedavisinin başarı şansı artırılmaya çalışılır. Hem tek başına antiaritmik ilaç hem de birlikte şok tedavisinin uygulanarak normal ritmin sağlanmasından sonra atriyal fibrilasyonun tekrar olmaması amacıyla antiaritmik ilaçların bir süre daha devam edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar her iki tedavi yöntemi ile normal ritmin sağlanması başarılsa da atriyal fibrilasyona neden olan kalbin içerisinden ya da çevresindeki bazı damarsal yapılardan kaynaklanan odakların tedavisi tam olarak gerçekleşmemekte, bu da bu iki tedavi yönteminin başarı şansını düşürmektedir.
Günümüzde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de atriyal fibrilasyona neden olan kaynağa yönelik olarak uygulanan ‘ablasyon’ tedavisinin başarısı antiaritmik ilaçlara göre çok daha iyidir. Kardiyoloji branşında ablasyon alanında özelleşmiş merkezlerde kalp ritim bozuklukları konusunda uzmanlaşmış kardiyologların uyguladığı ablasyon tedavisi ile ister ‘yakma (radyofrekans)’ isterse de ‘dondurma (kriyobalon)’ şeklindeki ablasyon tedavileri ile atriyal fibrilasyon başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir. Her ne kadar atriyal fibrilasyonun çeşidine göre başarı oranı değişse de tek ya da tekrarlayan ablasyon tedavileri ile hastalar yaklaşık yüzde 80 oranında normal ritminde hayatlarını sürdürebilmektedir.
Benim de üyesi olduğum ve 6 kişiden oluşan Ankara Şehir Hastanesi ‘Aritmi Ekibi’ (Prof. Dr. Dursun ARAS, Prof. Dr. Serkan TOPALOĞLU, Prof. Dr. Serkan ÇAY, Doç. Dr. Fırat ÖZCAN, Doç. Dr. Özcan ÖZEKE, Doç. Dr. Ahmet KORKMAZ) uzun yıllardır kalp ritim bozuklukları konusunda çalışmaktadır. Atriyal fibrilasyon için hem radyofrekans hem de kriyobalon ablasyon yöntemlerini dünya standartları seviyesinde uygulamaktayız. Ritim bozukluğu ile ilişkili şikayetleri olan, ritim bozukluğu tanısı almış ve tedavi önerilmiş, ritim bozukluğu tedavisi görmüş ve takip önerilmiş hastalarımız için hizmet veren ‘aritmi polikliniğimiz, servisimiz ve laboratuvarımız’ ile hasta teşhis ve tedavisinin yanında akademik faaliyetleri de kesintisiz bir şekilde devam ettirmekteyiz. Bu amaçla, birçok uluslararası ve ulusal bilimsel dergide yayınlanan yazıların dışında ülke çapında hem nicelik hem de nitelik yönünden en iyi aritmi merkezlerinden biri olarak ekibimizin verdiği hem ulusal hem de uluslararası aritmi eğitimleri ve dünya çapında önde gelen aritmi merkezleri ile olan akademik işbirliklerini aralıksız sürdürmekteyiz.