Tüberkülozda utanç öldürüyor başlıklı yazıyı görünce ekleme yapmak istedim. 3 yıl Verem Savaş'ta vekil başhekim olarak çalıştım. Göreve başladığımda verem ile ilgili klasik tıbbi bilgiler dışında hiçbirşey bilmiyordum. Çalışacagım yerde benden başka doktor yoktu. Tüberküloz tedavisinin bu kadar önemli oldugunun farkında değildim. Kimsenin de umurunda değildi bilip bilmemem zaten. Geçici görevde başladığım için her dakika oradan kurtulma hissim vardı ilk aylarda. Sonra işin gerçek yüzünü görmeye başladım. Verem Savaş'a gerçek hastalar geliyordu, gerçekten tedavi oluyorlardı, gerçekten tarama ile yakınları korunabiliyordu ve yakınlarında tarama yapılmamış kişilerin eşleri, çocukları da bir süre sonra hasta olarak gelliyorlardı. Acilen bilgilenmem gerekiyordu ve okudugum kitaplar bunlara yetmezdi. Eğitim ile ilgili bir dilekçe yazdım, o arada da Verem Savaş camiasını tanımaya başladım. Bir çok ilde ve ilçede çoğu 20 yılın üzerinde zamanını Verem Savaş' a harcamış bu konuda gerçekten eğitimli doktorlar vardı. Her ay Taksim Verem Savaş'ta yapılan Tüberküloz toplantılarında onlarla tanıştım, onların çalıştıgı veremsavaşlara izlemci hatta öğrenci olarak gittim, neler yaptıklarını öğrenebilmek için. Bazı insanlar bu işte gerçekten profesyoneldi ve çok şey katmışlardı verem hastalarına.Bulaşıcı hastalıklar şubesi de bu konuda iyi çalışmaktaydı.
Tüberküloz hepimizin bildigi gibi bulaşıcı bir akciğer hastalığı. Yani başlamadan önce öyle bilirdim. Ama sonra daha önce çoğunun adını bile duymadıgım meme, genital, deri, burun, göz, plevra, santral sinir sistemi tüberkülozlarının da hiç de az sayıda olmadıgını gördüm. Tüberküloz tanısı ile başvuran bu hastalarımın çoğunun daha önce aile fertlerinden birinin de tübeerküloz geçirip yeterli tarama yapılmadıgını farkettim. Tüberküloz hastalarında doğrudan gözetimli tedavinin yani her gün ilacını doktor kontrolünde içmesinin hastaya işkence olsun diye yapılmadıgını farkettim, 4 kez tedaviyi yarım bırakan hastamın günde 52 tablet artı birkaç iğneyle, bitmiş tükenmiş halde, tedavi olmaya çalıştıgını görünce.
Doktorlarımızın bu konuda ne kadar bilinçsiz oldugunu gördüm, Verem Savaşlarda verilen ilaçları hastanın karnesine reçete ederek, yarım yamalak tedavi olmasına sebep olduklarını farkettim, suçlamıyorum çünkü ben de sağlık ocağındayken verem hastasına rifampisin, izoniazid reçete etmiştim, yapmamam gerektiğini bilmeden. hasta iki ilacını reçete ettiriyor, diğer ikisini eczanelerde bulamıyor, DGT yapılacak diye verem savaşa da gelmiyor, boylece eksik ilaçla direnç gelişiyordu. Dirençli hastalarda durum çok sıkıntılı çünkü gerekli minor direnç testleri gerçekten çok pahalı ve sosyal givenceler karşılamıyor. Zaten sosyal durumları genelde kötü olan verem hastaları bu sonuçları alabilmek için aylarca tedavisiz dirençli tüberküloz olarak ortalarda dolaşıyorlar.
3 sene çalıştıgım Verem Savaş Dispanseri'nde röntgen cihazı yoktu, hastaları çeşitli çevre hastanelere gönderiyordum, yalvar yakar film çektiriyorlardı, ya da belediye dispanserinde çok uygun ücretli olarak çektirtiyorduk, ama arada çoğu vaka kaynadı tabi.
Ne kadar komplike, ne kadar sıkıntılı bir tedavi oldugunu çalıştıgım sürece çok iyi anladım. Sonra aile hekimliğine geçtim,3 yıl önce dilekçe verdiğim verem savaş eğitimini,çok acıklı bir şekilde aile hekimliğine geçmeden bir hafta önce alabilme fırsatım oldu. Ama bu eğitimimi Verem Savaş'a yansıtabilme fırsatım hiç olamadı.Ayrıldıgım Verem Savaş aylarca doktorsuz kaldı.
Verem Savaş aklımda, gerçekten hastalara faydalı gerekli ama çok eksikleri var diye bildiğim bir kurum olarak , tatlı bir anı olarak kalacaktı. Ta ki, kendi yakınlarımdan birinin il dışından kaşektik bir şekilde beni tedavi ettir diye İstanbul'a gelmesine kadar. Hasta bize larinks kanseri şüphesiyle, bir doktor arkadaşımızın larinkste kitle notuyla geldiğinden, 15 gün boyunca tüberküloz olduğu düşünülmedi. 15. gün sonunda zaten diyabet nedeniyle yatkınlığı da olan bu hastanın tüberküloz olduğu ortaya çıkmasıyla evimizdeki herkesin taranması gerekti. Verem Savaşlara ulaştıgımızda elllerinde PPD testi yapmak için gerekli solusyonun olmadıgını ögrendik. Zaten akciğer filmi de mikrofilm de yoktu. PPD solusyonu nedense, o kadar kısıtlı geliyordu ki, ancak isim listesiyle çok kısıtlı bir şekilde bu taramalar yapılabiliyordu. Hasta ile yakın teması olan 15 yakınım vardı. Biri diyaliz hastası, birkaçı diabetik, biri karaciğer parankim hastası, yani çoğunun bağışıklığı düşük oldugundan tüberküloz taramasına ihtiyaç vardı, ama eski bir Verem Savaş hekimi olan ben bile bu kriz durumunda yapılacaklar konusunda kısıtlı kaldım. Bağışıklık konusunda sorunlu olanları ve çocuk olanı eldeki nadir PPD solusyonlarından birinin açılacagı gün, bir VSDye gönderdim, diğerlerine kendi aile hekimlerinde hemogram yaptırttım, akciğer filmlerini çektirmeyi ise hala başaramadım. Devlet hastanesi'nden randevu alacaklar ve bu hafta çektirecekler. En yakınlarım için film çeken Verem Savaşlardaki arkadaşları aradım ve hemen yardımcı olabileceklerini soylediler. Buna ragmen Tbc hastamız tedaviye başlayalı 15 gün oldu. daha taramalarımızı tamamlayamadık. Bizim aile için sorun yok, hem hastanın bizde kalış süresi kısa, hem kaldıgı süre boyunca havalandırma, hijyen gibi önlemler iyi bir şekilde alındı.Ayrıca bu konuda eğitimliler ve ben onlara elimden geldiğimce yardımcı oluyorum. Ya diğerleri...
Ailede en eğitimli ferdin ilkokul mezunu oldugu , bodrum kat havasız dairelerde yaşayan, sosyal güvencesi olmayan hastalar ne olacak. İşin sosyal boyutu dışında bu insanlar mesleklerini icra ederken ya da hasta olarak sürekli bizlerle ve ailelerimizle, çocuklarımızla temas halindeler. Aile hekimlerine bu iş bırakılıyor olsa da bence Verem Savaş tecrübesi, bilgisi olmadan verem hastalıgı kolay tedavi edilecek bir durum değil. Halbuki bazı ilçelerde derneğe bazı ilçelerde bakanlığa ait verem savaşlar hakettikleri değeri görse, Verem Savaşlar kapatılacak korkusu ile çoğu istemedikleri halde aile hekimliğine geçmeseler, en azından ellerindeki tek tanı şansı olan PPD ve Mikrofilme kavuşsalar, mesleki doygunluğu yaşayan ve iş güvencesi nedeniyle kaçacak yer aramayan doktorları olsa verem konusunda çok daha iyi ilerlemeler kaydedebilirdik.
Verem ülkemizin inkar edilemeyecek bir gerçeği, bunu görmezdn gelemeyiz.
Dr. ASLI DEŞER