Medimagazin logo

Eşini bıçakladı ölünce Bakanlıktan 285 bin lira tazminat istedi!

Samsun'da 5 çocuk annesi kadın, bıçakladığı kocası hastaneden taburcu edilip yeniden götürüldüğü hastanede ölünce Sağlık Bakanlığı'na toplam 285 bin lira tazminat davası açtı.
Eşini bıçakladı ölünce Bakanlıktan 285 bin lira tazminat istedi!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Samsun'un Canik ilçesi Gaziosmanpaşa Mahallesi'nde 13 Kasım 2014 tarihinde meydana gelen olayda, 5 çocuk annesi Bedriye Altun (39), 20 yıllık eşi Erdoğan Altun'u (42) kendisine şiddet uyguladığı sırada karnından bıçakla yaraladı. Hastaneye kaldırılan Erdoğan Altun, acil servisteki tedavisinin ardından aynı gün evine gönderildi. Polis tarafından gözaltına alınan Bedriye Altun ise ifadesinin ardından savcının talimatı doğrultusunda serbest bırakıldı.

Taburcu olduktan bir gün sonra evinde rahatsızlanan Erdoğan Altun, ambulansla yine aynı hastaneye kaldırıldı ancak yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Eşinin ölmesi üzerine yeniden gözaltına alınan Bedriye Altun, ifadesinin ardından Samsun Adliyesi'ne sevk edildi ve çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak Samsun Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.

Savcının 11 ay süren soruşturması sonucu Bedriye Altun hakkında, "ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama" suçundan 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açtı, doktorlar Y.K. ve B.T.'nin de "taksirle ölüme neden olma" suçlarından 2 yıldan 6 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanmalarını talep etti.

Cezaevinde bulunan Bedriye Altun, Avukatı Ata Giritli aracılığıyla, bıçakladığı kocasının ölümünden hastanenin kusuru olduğu iddiasıyla Samsun Nöbetçi Bölge İdare Mahkemesi'ne tazminat davası başvurusunda bulundu. Avukat Giritli, Bedriye Altun ve 5 çocuğu için 260 bin liralık manevi, 25 bin lira da destekten yoksun kılma tazminatı olmak üzere toplam 285 bin lira tazminat talep etti.

Avukat Ata Giritli, yeni uygulamaya göre kusurundan dolayı çalışana değil, çalıştığı kuruma tazminat davası açıldığını söyledi.

eşini
bıçakladı
ölünce
bakanlıktan
285
bin
lira
tazminat
istedi!
Yorum (7)
postenflamatuar
TTB teröristleri kınayamayanlarla ele ele kol kola bortak eylemler yapacağına , ideolojik mecralarda kürek çekeceğine hekimlik esleğine eğilsin. Sadece mesleki işlerle uğraşssın,hekimlik meseleği ile ilişkisiz tüm siyasi olayları da siyasilere bıraksın. Her önüne gelen ön inceleme olmadan hekime kasten ölğme sebebiyetten dava açacaksa bu iş yürümez. Hem neden doktora dava açılır ki zaten? Hastane imkanları, sistem problemleri, diğer personllerin durumu, sevk problemleri, yoğunluk neden göz önüne alınmaz? Yüce Allah haşa bize yüzde yüz ölümü engelleme yetkisi (dikkat edin yeteneği değil) vermediğine göre ölümler elbette olacaktır. Başka hastanelerin doktorlarının da içinde olduğu, tıbbi eğitim almış başka kamu görevlilerininin ve TTB den bir doktorun da için olduğu bilimsel bir heyet şikayet edilen vakaları ön incelemeden geçirsin. Doktor, yönetim , idare doktor dışı personel ve 112 gibi sevk sistemindeki biriler dahil ilgili tüm değişkenleri ihmal, hata ve kusurlar açısından incelesin. Eğer bu kuruldan geçerse olay mahkemeye intikal etsin. Bu kurul vakalardan ders alarak sağlık sistemlerinin düzenlemesinde ayrıca önemli gelişmelere yol açacaktır. Sorun mahkemeye düşmek değil boşu boşuna hekimi yıllarca mahkemelerde süründürmek ve doktor suçsuz olsa bile avukata vereceği binlerce liranın hekimin cebinden çıkmasıdır. diğer bir sorun da sistem sorunlarının hekime yüklenmesidir.
0
Cevapla
port
Yanlis karar bagdattan donermis.8 yil ceza istenmis.el insaf.bence bu kadin kasten adam oldurmekten muebbetle yargilanmali.az ceza istersen boyle kendi halini unutur.onu bunu suclar.
0
Cevapla
bey
İnsanın oturup ağlayası geliyor.Ne diyeyim seni bu hale getiren utansın.Bu eğitim düzeni veya eğitemeyen düzen utansın.
0
Cevapla
postenflamatuar
Değerli insan RKTR nin bahsettiği milli tıp hukuku formülünün pratiğe nasıl geçtiğini bu haber gösteriyor. Katil doktordan çok ama çok daha avantajlı. Bir tazminat derdi yok, ikincisi meslekten men yok, Kocasını öldürecek sonra doktordan alacağı cinayet parasıyla keyif sürecek. Doktor ölmüşten beter olacak. Ucube adalet sistemi diye buna denir. TTB bu ucubeliklerle uğraşacağına ya taksimde fink atar ya teröre sırtını dayayan siyasilerle kolkola siyasi olaylarda görev alır. Teröre sırtını dayamasada diğer siyasi konularda meslek dışı meselelerde yoğun mesai harcar. Yaptığı eylem ve grevlerde de mesleki problemlere odaklanacağına seçilmiş hükümeti diktatörlükle suçlayacak şekilde akıldan izandan uzak hareketler yapar. İşte bu yüzden, meslek örgütümüzün bu aymazlığından ve ideolojik yapısından dolayı katillerden daha kötü hale düşürülmüşüz.
0
Cevapla
RKTR
Değerli meslektaşım dr. postinflamatuar’a ben de yazıları için teşekkür etmek isterim. Düşündüklerimi bazen benden daha iyi yazan arkadaşların varlığı içimde ümit yaratıyor. Bu vakaya gelince; gazetede de vardı, kocasını bilmemkaç yerinden bıçaklayarak katletmiş bir kadının, adama müdahale ederek hayatını kurtarmak için çabalamış olan doktorlara masif tazminat davası açabildiği bir ülkede, insanların hekimliğin ne menem bir şey olduğunu anlamaları pek uzun sürmez. Sürmüyor da nitekim. Hekimler ve hekim olmaya niyetlenenler, memlekette doktorlarla sonuna dek uğraşmaya yeminli bir hukuk sistemi olduğunu görürler, ve KAÇIŞ BAŞLAR. Sonra, Bakanlık Müsteşarlarının “TUS'ta ilginin az olduğu riskli branşlar”dan bahsettiklerine tanık oluruz, ama olumsuz gidişatı durduracak akil adımlar atmak yerine, inanılmayacak bir şekilde, hekimden para koparma heveslilerini daha da azdıracak “tazminatları arttırma” yoluna giderler. Ve yine inanılmayacak bir biçimde, “bunun davaları azaltacağını, riskli branşlara ilgiyi arttıracağını” iddia ederler. Akılların başlara gelmesine daha çok var, ne yazık ki. Ben özelde riskli branşlardan, genelde ise tıptan kaçışın daha yeni başladığını, artarak süreceğini düşünüyorum. Haa, tıp fakültesi kadroları boş kalmayabilir, ama işte onlara da tıbba çok istekli ama ancak “45.000.” olabilen kardeşlerimiz girerler. (Bu değerli arkadaşların ileride tıbbi ve akademik performanslarını göreceğiz; kaçınılmaz biçimde, Milli Tıp Hukuku Formülü’nü de tadacaklar tabii). Bu “Defansif Tıp meselesinde inşallah yanılıyorumdur” demek isterdim, ama daha geçen sene riskli kapak cerrahisi gerektiren annemi opere edecek bir Kardiyovasküler Cerrah bulabilmek için aylarca debelendim. Benim, sonuç ne olursa olsun annemi kurtarmak için uğraşanlara asla dava-mava açmayacağım gayet iyi bilindiği halde hem de. Bir çok kişi tehlikeli hastalara el sürmek istemiyor. Hekimlerin genel olarak son derece pasif oldukları doğrudur, ama işte hiç kimse de kurbanlık koyun gibi boynunu gönüllü olarak bıçağın ucuna uzatmaz. Dolayısıyla elbette kaçacaklar “riskli branşlar”dan. MİLLİ TIP HUKUKU FORMÜLÜ’nün tam gaz uygulandığı aziz vatanımızda, katillerle hekimler için hukuk aynen şöyle işliyor: KATİL: Suç: taammüden (tasarlayarak, planlayarak) adam öldürmek Katillere TEK dava açılır. Ceza: sadece hapis (çoğu zaman da ceza süresi çok azaltılır; birkaç kişiyi temizledikten sonra bir sürü hafifletici neden öne sürülüp 5-6 seneyle kurtulanlar vardır) TIP DOKTORU: Suç: “TAKSİRLE” ADAM ÖLDÜRMEK; dikkatinizi çekerim, SUÇUN ADI AYNI, sadece şekli farklı: bana da olduğu gibi, sizden para almaya azmetmiş bir çakal dava açtığı vakit, işte böyle adam öldürmekten yargılanıyorsunuz. Tıp doktoruna İKİ AYRI DAVA AÇILIR (Hukuk + Ceza). Hukuk Davası tazminat içindir; avukatlar özellikle buna yüklenirler; çünkü para buradan gelir. Alınacak tazminatın % 40-50’sinden bahsediyoruz. Ceza Davası ise kamu davasıdır; kimse sizi şikayet etmese bile aleyhinize bir şüphe olur veya rapor gelirse muhakkak açılır. Tıp doktoruna cezalar: 3-6 SENE HAPİS + MASİF TAZMİNAT + MESLEKTEN MEN + HAYATIN KATLEDİLMESİ. “Ne olacak, şikayet edilsem bile durum araştırılır, muhakkak aklanırım” demeyin sakın. Zira; 1. Mahkeme süreçleri asgari 7-8 sene sürüyor. Bazen bir mahkeme diğerinin kararını da bekleyebiliyor. 14 sene sürmüş dava biliyorum. 2. Adli Tıp Kurumu’nda ve Yüksek Sağlık Şurası’nda ciddi değerlendirme hataları yapılabiliyor. Hiçbir kusurunuz olmasa bile, size “% 100 kusurludur” diye rapor yazabiliyorlar. Raporun altına bakıyorsunuz: belki 1 kişi hariç, hepsi sizinle alakasız branşlardan adamlar. Ondan sonra ayıkla bakalım pirincin taşını: “Ne olur, Üniversite jürisine yollayın” diye Hakim’e yalvarmaya başlarsınız. 3. Üstelik hepimizin gayet iyi bildiği gibi, tıp bir ölçüde subjektif bir alandır. Sizin dar koşullarda doğru olduğunu düşünerek yaptığınız, belki de hasta için o spesifik şartlarda gerçekten doğru olan bir müdahalenin, bilmem hangi kılavuza göre “yanlış” veya “eksik” olarak değerlendirilebilmesi pekala mümkündür. Avukatların artık tıp kitapları okuduklarını ve hastaların dosyalarını satır satır incelediklerini defalarca yazdım, yine yazıyorum. Tek bir açığı bile döndüre döndüre kullanırlar aleyhinize. Sonunda aklansanız bile, çektiğiniz stres ve sıkıntıdan emdiğiniz süt burnunuzdan getirilmiş, canınıza okunmuş olur. Eşek yüküyle avukatlık ücretleri de ödersiniz. Bu arada meslekten de soğur ve hastalardan korkmaya başlarsınız. Evet, hastalardan resmen çekinirsiniz. Sonuçta; KAZANSANIZ BİLE, HER ZAMAN KAYBETMENİZ SAĞLANIR. “Böyle olur mu !” demeyin, Türkiye’de hukuk sisteminin amacı bu. Öte yandan, size çamur atanlara hiçbir şey olmuyor. Yaptıkları aynen yanlarına kalıyor. Avukatlar hakeza. “Erzincan Hukuk” mezunu bir adam, cahil bir aileyi bana ve arkadaşlarıma dava açmaları için ikna etmişti. Bana, hem de başkalarının önünde, “CEZANI ÇEKECEKSİN, SENDEN 500 MİLYAR İSTEYECEĞİZ !” diye tehditler de savurmuştu. Herhangi bir Batı ülkesinde olsa, hukuk kariyerini anında bitirecek olan bu lafları etti de ne oldu ? Hiçbir şey. Bize sayısız iftira attı da ne oldu ? Hiçbir şey. Aynen işlerine devam ediyor. Sanırım şu sıralarda başka bir doktorun üzerinde çalışıyor. Türk hukuk sisteminde katillerle tıp doktorları arasında çok mühim bir fark daha vardır: Bir katilin kimi nasıl öldürdüğü bellidir, hemen her zaman da itiraf ettirilir. Halbuki, kendisinden para almak için şikayet edilen hekimlerin EN AZ % 80’İNİN OLUP BİTENDE HİÇBİR KUSURU YOKTUR. Dürüst akademisyen hukukçular bunu defalarca yazdılar ve söylediler. Ama işte aziz vatanımızda tıbbi şikayetleri mahkemeye gitmeden ÖNCE inceleyip değerlendirecek, zırvaları ve iftiraları en baştan eleyecek mekanizmalar olmadığı –ve olması da asla istenmediği- için, hiç kusurlu olmasanız dahi, sırf bir grup çakal sizi suçladı diye, yani SADECE VE SADECE ZAN ÜZERİNE, KUZU KUZU MAHKEMENİN YOLUNU TUTARSINIZ. Savcı’ya “Benim bu olayla alakam yok” deseniz de hiçbir yararı olmaz, çünkü inanmaz. O zaman hadi, marş marş mahkemeye. Velev ki hekim istemeden de olsa bir hata yaptıysa, bunun sorumlusu hemen her zaman sistem’dir. Hangi sistem ? Hekime her Allah’ın günü yüzlerce kişi baktıran, onu asla görmemesi gereken alakasız branş hastalarına maruz bırakan, onu doğru dürüst eğitmeyen, mezuniyetinin 1. ayında Vahşi Batı’dan farksız Acillere koyan, berbat çalışma koşullarını, personel yetersizliğini ve teknik imkansızlıkları ona sürekli empoze eden, kendisi hekimi bizzat aşağıladığı gibi, psikopatların da ona yönelik sözel ve fiziksel saldırılarına hep göz yummuş bir sistem’den bahsediyorum tabii. Sonuçta hata yapmış olsa da; hastası için iyi niyetle uğraşmış, çoğu zaman elinden geleni yapmış, bunun için yemin etmiş, ve hayatı boyunca onbinlerce insana şu veya bu şekilde yardım etmiş ve edecek olan bir insan, Milli Tıp Hukuku Formülü uygulanarak katilden daha beter edilir. Devlet’in “TUS'ta riskli branşlara ilgiyi arttırmak” için epey uğraşması gerekecek gibi görünüyor. Peki başarılı olabilecek mi ? Hiç sanmıyorum.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir