Hekim-endüstri ilişkilerinin yanlışlığından hareketle özellikle ilaç üreticilerinin hekimlere yönelik etkinliklerini “bayi toplantısı”na benzeten bir ileti dolaşmakta elektronik ortamda. İlgi gördüğü de söylenebilir bu iletinin.
Ancak, nedene değil de sonuca odaklanmış olması bu iletideki saptamaların önde gelen engelliliğidir.
Okunduğunda sağlık ortamında her şey yerli yerinde ve doğru gitmekteymiş de bir tek hekimlerin ilaç firmaları ile olan ilişkileri sorunmuş gibi bir izlenim bırakıyor söz konusu yazıda.
Oysa, bu saptamayı yapabilenlerin başka bakış açılarına da sahip olması beklenmez mi?
Son 5-6 yılda yaşamımıza sokulan ve adına performans denilen yozlaştırma aygıtının nicelikleri patlatan ama niteliği solduran bir işlev gördüğünden habersiz olabilir miyiz?
İlaç firmalarının hekimlerle olan ilişkilerinde bunca özendirmeden sonra farklı bir durum beklenebilir miydi? Hasta olmayı cazibe unsuruna dönüştüren, koruyucu ve önleyici hekimliği yok eden, hasta-hekim ilişkisini “müşteri memnuniyeti” üzerine kuran sistemin hiç mi suçu yoktur?
Birinci basamağı işlevsiz kılan, reçete çoğaltılması aracı sayan ve hekimliği yok eden anlayışın her geçen gün güçlendiği ortamda hekim-endüstri ilişkisine odaklanıp da; o ilişkiye neden olan ortamı sorgulamamak kabul edilebilir bir tutum mudur?
Tabela asabildiği her yere tıp fakültesi açan ve tıp fakültesini hasta bakı ve ameliyat alanından ibaret sayan anlayışın egemen olduğu yerde ilaç tüketimi ve bu tüketimi pompalayan etkinliklere nasıl olur da şaşırabilirsiniz?
Ülkenin parasını ve varlığını bu kadar düşünüyor idiysek SSK İlaç Fabrikası’nın kapısına kilit vurulurken; ilaç endüstrimiz çok uluslu şirketlerin denetimine geçerken ve böylelikle rakipsiz firmaların egemenliğine girecek olan sağlık ortamımızın tümüyle ilaç tüketim alanı olacağını görmek dururken sistemin ana sorunu olmayan firma-hekim ilişkisine yoğunlaşmak kimlerin işine yarayacaktır?
Hemen her unsuru kaliteye değil de çokluğa dayanan sistemin ilaç alanında da tavanları zorlamasında şaşılacak hiçbir şey yoktur.
Kuşkusuz hekimlerin ilaç firmalarının etkisi altında olmaması gerekir. Ama, bunun da ancak otorite tarafından denetlenebileceği ve yine ancak toplumcu bir sağlık anlayışıyla yaşama geçirilebileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir.
Ayrıca, nitelikli bir tıp eğitimidir hekimleri daha baştan endüstrinin önyargılı ve yönlendirici tanıtımlarından!
Ayrıca, hemen her şeyi denetleme ve yasaklama konusunda pek mahir olan yöneticilerimizin hekim-firma ilişkilerini denetlemesi çok mu zor?
Bu konuda da yasakçı(!) tutumla sorunu çözmek varken hekimleri hedef tahtasına dönüştürmek neden?
Her türlü yanlışlığa, özendirmeye ve kolaylaştırmaya sessiz kalıp da “namussuz hekim” imgesine oynamanın iyi niyetle ilintisi olabilir mi?
Dr.Ceyhun BALCI